10 Ekim Rejimin Adıdır – TÖP-G

10 Ekim katliamı 1. yılında. Aradan geçen 1 yılda bu katliamın ne anlama geldiği, niçin yapıldığı oldukça netleşmiş durumdadır.
Bu kadar vahşi bir katliamın göze alınabilmesi için, iktidarın büyük bir krizde olması gerekir. Nitekim de var olan durum tam da bir yönetememe krizidir. Bugün görüldüğü gibi, rejim, yüzde 50 oy oranıyla, silahıyla, tankıyla, yargısıyla, OHAL’iyle, paramiliter güçleriyle, medyasıyla, eğitimiyle, yasaklarıyla, infazlarıyla, nefretleriyle ve tüm vahşetiyle yönetememektedir. Çünkü (öncülerini de göz ardı etmeden) 2013 Gezi ayaklanmamız -o büyük, meşru ve şanlı direnişimiz- sonrası yönetilenler (yani biz, yani halk güçleri) yönetenlere o hayal ettikleri dikensiz gül bahçesini kâbusa çevirdik.
İstedikleri neoliberal talanı gerçekleştiremediler. Suriye’ye yönelik emperyal hayallerini yarattığımız toplumsal muhalefetle her fırsatta teşhir ettik. 400 vekil hayallerini, halk iradesiyle yıktık. Sokakta güçlü bir duruş sergiledik. Bu güçlü duruşu sandığa taşıdık. Ve bu haklı duruşumuz onları oldukça zora soktu.
Haklıyız. Bu yüzden haklılığımız, bombalar cumhuriyeti ile terbiye edilmeye çalışıldı. Aradan geçen bir yılda farklı faillerce birçok bombalı saldırı gerçekleştirilse ve kitlelerin zihinlerinde büyük bulanıklıklar yaratılsa da, 10 Ekim saldırısının faili aradan geçen bir yılda ayan beyan ortada durduğu bir gerçektir.
Fail, 1 Mayıs 1977’de Taksim’de, 6 Haziran 2015’te Diyarbakır’da, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, 16 Mart 1978’de Beyazıt’ta, 19-26 Aralık 1978’de Maraş’ta idi. Fail, Hrant’ı, Tahir Elçi’yi vuranlar, Denizleri asanlarla, Kürt halkına karşı imha savaşına girişenlerle aynıydı. Fail Gezi’de halkın çocuklarını katledenlerdi.
Evet, fail rejimdir. O rejim çeşitli evreler geçirse de, sahipleri zaman zaman el değiştirse de, yüz yıldır ayakta. Ve yüz yıldır halka karşı suç işliyor. Çünkü rejimin halka karşı örgütlenmiş bir suç işleme aygıtı vardır.
İşte bu rejimin 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasındaki evresidir 10 Ekim. Görüldüğü gibi açılan dönem bugün devam etmektedir. Ve dolayısıyla ortada “hüzünlü anmaların” ötesinde görevler vardır. Görev halk güçlerinin 10 Ekim rejimine karşı, demokratik bir cumhuriyetin inşa edilmesidir. Bu görevimizi yerine getirmediğimiz sürece, bu uğurda kaybettiğimiz yoldaşlarımızı gerçek anlamda anmış olmayız. Bu görevimizi yerine getirmediğimiz sürece çeşitli katliamlara maruz bırakılacağız.
Katliamlarda kaybettiğimiz barış şehitlerini anmamızı yasaklamaları, yaralanan arkadaşlarımızın gördüğü kötü muamele, her an yaşadığımız yeni katliam tehditleri vb. gibi durumlarla mazlum ve biçare hissetmemiz, diz çökmemiz istenmektedir.
Bu duygulardan kurtulalım. Çaresiz değiliz. Çare halk güçlerinin örgütlülüğündedir. Çare halk güçlerinin kendi yaşam formlarını inşa etmesindedir. Bombalar cumhuriyetine, 10 Ekim rejimine verilebilecek en iyi cevap budur.
10 Ekim’i unutmadık, unutmayacağız! Katillerden hesap sormak için mücadeleyi yaşamın her alanında yükseltmek için bir adım ileri!

Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi (TÖPG)