Yaratıcılık ve özgürlük serüveni – Kıvanç SÖYLEMEZ

İnsan doğa ile ilişki kurarak üretir. Üretim ve yeniden üretim, insan topluluklarında sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir şekilde gerçekleştiriliyor.

Doğa ile madde alışverişi yaparken insan, hem kendisini hem toplumu yeniden üretiyor. İnsan içerisinde bulunduğu topluluğun kültürünü de sürekli yeniden üretiyor.

Üretim her zaman insanın içinde bulunduğu koşullar çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Bugünkü koşullar ise kapitalist üretim tarzı, sermaye hâkimiyetidir.

Sermaye hareketi

Sermaye hareketinin içsel dinamiği yayılmacılıktır.

Henüz girmediği alanlara girip, henüz metalaşmamış olan her şeyi metalaştırıp, kendi hâkimiyetini kurmaya çalışıyor. Sermaye düzeni sadece ekonomiyi değil, bütün toplumu ve bireyleri eti ve kemiğiyle kapsamaya doğru gidiyor.

Sermaye hegemonyası, devletin zor aygıtlarına ihtiyaç duysa da, her zaman doğrudan baskıcı davranmaz. Her şeyi ve herkesi kendi etki alanına çekip ve o alanda her şeyin ve herkesin “kendi rızasıyla” hareket etmesini sağlamaya çabalar.

Bilincimizi ve hayal gücümüzü işgal edip, başka bir düzen, başka bir dünya, başka bir düşüncenin, başka bir kültür, başka bir sanatın mümkün olmadığı anlayışına zorlar bizi. Bu mekanizmaların, bilindik söylemlerin, eylemlerin ötesine geçmek yaratıcılıktır. Sanatçıya ait değildir. Her türlü toplumsal alanda olabilir.

Yeni ufuklara ulaşmak, siyasetin, sanatın, her türlü toplumsal faaliyetin ütopik yanıdır. Ütopya ulaşılmaz hedeflere yönelik değildir.

O, mevcut madde, mevcut düzenin sınırlarını aşan bir eğilimdir. Her yaratıcı eylem bir nevi ütopiktir.

“Dans eden bir yıldız doğurabilmek için insan içinde kaos taşımalıdır.”

Nietzsche’nin bu sözü, yaratma süreci ve yaratıcılığı imgesel biçimde özetliyor.

Yaratma sürecinde yaratanın elinde çeşitli malzemeler (doğa, teknoloji, renkler, notlar, dil, tarih, toplumsal süreçler, sanat, vs.) vardır. Bu malzemeler yaratma eyleminin sınırlarını belirler. Aynı anda gerçekten yeni bir şey yaratan eylem bu sınırları zorlar, eldeki malzemeye yeni bir şey katar. Örneğin, ressam renkler ve tekniğiyle yeni bir tarz; yeni bir görme biçimi yaratabilir belki. Yazar, dil ile (kelimeler, gramer, ezgi, imgeler) ile ilgilenip henüz yaratılmamış kelimelerle, bir dil ezgisi inşa edip, yeni bir ufuk açabilir.

Yaratma sürecinde bireyin, kendisini tamamen kontrol etmediği hareketlere açması gerekiyor. Kaosa açık olmak, hatta kaosu davet etmek gerekiyor.

Yaratmak bu yüzden riskli, yanlış, hedeflenmeyen sonuçlara yol açabilir. Başarısızlık da bir olasılıktır. Ancak, risk almak yeni alanları keşfetmek için şarttır. Gerçek yaratıcılık da bu yüzden cesaret gerektir.

Yaratmak ve özgürlük eylemi

Özgürlük bir olgu, bir şey, bir durum değildir; bitmeyen bir serüven, süreklileşmiş yaratıcı eylemdir. Birey yaratırken hem kendini hem kolektifi yaratıyor, var olan malzeme, sisteme yeni bir şey katıyor.

Yaratıcılık bilindik söylemleri, bilindik düşünceleri tekrarlamak yerine yeni bir şey üretmektir. Özgürlük eylemi korkmadan, cesurca, henüz keşfedilmemiş olanı keşfetmek, henüz kavuşulmamış değerlere kavuşmaktır.

Hayal gücü, cesaret ve serüvenciliktir… Bilincimizde sürekli yeni alanlar açmak, kendimiz ve toplumda yeni ufuklara ulaşmak, kısaca kendimizi ve toplumu daha özgür bir şekilde yaratmaktır. Dönemin ihtiyacı da budur.