OHAL ve yeni rejim – H. DURKAL

Bir üstyapı kavramı olarak “hukuk”un, geçici ya da kalıcı bir şekilde, iktidar lehine askıya alınması durumu olağanüstü hal olarak ifade edilir. Böyle durumlarda iktidar yargı organının burjuva devletin tarihsel gelişimi içerisinde edindiği görece bağımsız/özerk alanını ortadan kaldırır.

Elindeki baskı aygıtlarını kullandığı zaman kendisine karşı büyüyen bir kartopu misali sıkı bir sokak muhalefetiyle karşılaşan iktidar, şimdi ilan edilen olağanüstü hal ile birlikte elindeki baskı olanağını serbestçe kullanmak istiyor. “Gülen hareketiyle sınırlı” bir operasyonu çoktan aşan ve toplumda kendisine karşı olan tüm muhalefet kesimlerine yönelen bir politika var.

Konuyla ilgilenmemizin nedeni, olağanüstü halin FETÖ’den çok, toplumsal değişim isteyen kitlelere yönelmesinin yaratacağı sonuçlardır. İktidar, yediği darbenin etkisiyle ülkeyi büyük bir çatışma ortamına doğru sürüklüyor. Bu çatışma ortamının sonunda başarılı olurlarsa mevcut yapıyı koruyabileceklerdir. Fakat yükselen çatışmanın etkisiyle arka planında Gezi’de filizlenen yeni toplumun olduğu yeni bir kurucu irade (üstelik bu kez savaş halindeki bir Kürt Özgürlük Hareketinin varlığını da düşünürsek) şekillenmesi de olası.

OHAL ve kısır döngü

İlan edilen OHAL’in karşısında hizaya gelenler hepimizin malumu kesimler. Devlet partilerinin yanı sıra, olağan(!) dönemlerde Erdoğan karşıtı görünen kimi güçlerin bu süreçte Erdoğan’ı desteklediklerine şahit oluyoruz.

Bu kesimlerin darbeci güçlerin yasa koyucu şiddetine karşı, iktidarın yasa koruyucu şiddetini savunmak zorunda hissetmelerinin sebebi siyasi sığlık ve alternatifsizliktir. Ortada bir tarihsel kırılma yaratacak bir öznenin olmayışı (Gezi isyanı ile birlikte ortaya çıkan yeni toplumun radikalizmini ifade edebileceği araçların inşa edilmemiş olması) bir kısır döngüye neden olmakta.

Bu kısır döngü egemen güçlerin mutasyon geçirmesine neden oluyor. Bir yandan ekonomik anlamdaki altyapıları olan neoliberal kapitalizm, öte yandan serbest bir yasama olanağı sağlayan OHAL uygulamaları ortaya çıkan yeni “mutant”ın iki ana bileşenini oluşturuyor.

Neoliberal OHAL

1970’li yıllarla beraber neoliberal politikalar ortaya çıktığında işçi sınıfının bir siyasal temsiliyeti vardı. Bu durum dünyada sınıfsal çelişkilerin derinlerde değil, politik ortamın en görünen kısmında yer almasına neden oluyordu.

Sovyetler Birliğinin hızla çökmesi ve neoliberal düzenin, bu çöküşle birlikte saldırılarını büyük bir hızla arttırması, sınıfsal çelişkileri derinlere gönderdi. Toplumsal muhalefet çöküntüye uğradı. Sınıf temelli hareket büyük bir kriz içerisine girdi.

Böylece “olay”lar, “çelişki”ler görünmez kılındı. Politikasızlık temel politika haline geldi. Gezi ile yeni bir ivme kazanan toplumsal güçlerin önü, şimdi OHAL ile kesilmeye çalışılıyor.

AKP ile neredeyse özdeşleşen neoliberalizmin OHAL döneminde büyük bir ivme kazandığını görüyoruz. Jet hızıyla çıkarılan KHK’lar bir yandan iktidarın güvenliğini sağlarken, diğer yandan sermayenin akış hızını arttırıyor. Ve üstelik uygarlığın yarattığı çelişkileri yaşayan işçi sınıfı, doğa savunucuları, kadınlar, gençler vs. sokakta büyük bir baskı görmekte.

Bir yandan talan-soygun yasaları ve KHK’lar, diğer yandan oluşan baskı ortamı yukarıda bahsi geçen mutant rejimin göstergesidir.