TÖP: İktidar zoru, halk direnişi büyütüyor

AKP-MHP iktidarının faşizmi kurumsallaştırma adımlarını daha da hızlandırdığı bir döneme girmiş durumdayız. Ekonomik krizin derinleşmesi, devlet krizinin bitmesi bir yana yeni çatlaklar açarak büyümesi, koronavirüs salgınıyla iktidarın kriz yönetmedeki beceriksizliğinin bir kez daha açığa çıkması sonucunda azalan toplumsal destek, AKP-MHP iktidarının adımlarını hızlandırmasına neden oluyor. Fakat bu hızlandırma, yandaş anket şirketlerinin bile saklayamayacağı şekilde, toplumsal desteğin daha da azalmasına neden oluyor.

İktidar zorunu büyütüyor

İktidar toplumsal desteğinin azalmasına karşılık bir yandan var olan kitlesini konsolide etmeye çalışırken diğer yandan güç kazanan halkçı dinamiklere yönelik özel hamleler yapıyor.

AKP’nin etki alanından giderek uzaklaşan yoksul Müslümanların gönlü Ayasofya hamlesi ile kazanılmaya çalışılırken sınır ötesi operasyonlarla da milliyetçi cenahın arzuları tatmin ediliyor, devletteki kimi kadroların yeniden dağıtılmasıyla ittifak korunmaya çalışılıyor.

Turgut Öker’e verilen hapis cezasıyla Alevilere sopa sallanırken, bekçi yasasında bulunan kadın düşmanı madde ile kadınlar mücadelesi durdurulmak isteniyor. Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezasının onaylanması ile de aslında demokratlara hapis yolu gösteriliyor. İktidar çoklu alanlarda zorunu büyütüyor; aynı anda birçok hamle yapıyor, kimi yerlerden sıkışırken kimi yerlerden nefes almak için hızlı, sert adımlar atıyor.

Halk direnişini büyütüyor

İktidarın zorunu büyütmesine karşılık halk güçleri de direnişini büyütmeye devam eder. Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekilliklerinin düşürülmesine karşı ülkenin dört bir yanında gerçekleşen HDP yürüyüşlerine halkın katılımı, polis şiddetine rağmen yüksek oldu.

Tarihe ibret olacak şekilde hukukun kırıntılarını bile bırakmayan iktidara ve kraldan çok kralcı Metin Feyzioğlu’na karşı savunma hakkı için yürüyen baro başkanları da yine polis şiddetine rağmen direnişte ısrar ederek iktidara geri adım attırdı.

Bunların yanı sıra pandemi koşullarını fırsat bilerek yıllardır ortadan kaldırmaya çalıştığı kıdem tazminatı konusunda kararlı bir şekilde harekete geçen iktidara karşı işçiler seslerini yükseltmeye başladı. Sendikaların kısık sesini bastıran işçilerin gür sesi sokakta yankılanıyor. Bu gür ses kendini haklarını alamayan Atlas Global çalışanlarının direnişinde, sağlık emekçilerinin ek ödeme talebiyle yaptıkları açıklamalarında, BİMEKS işçilerinin direnişinde lokal lokal gösteriyor.

İktidarın bekçi yasası hamlesine ve son 20 günde 20 kadının öldürülmesine karşı ise kadın mücadelesi ivmesini arttırarak sürüyor.

Toplumsal özgürleşme için Demokratik Cumhuriyet

Uyguladığı zorun alanını büyüten iktidara karşı çeşitli halk öznelerinin de harekete geçerek direnişin alanını büyüttüğü bir dönemdeyiz. Direniş büyüdükçe iktidar içerisindeki gerginlik de artıyor. Direnişlerde kazanımlar da elde ediliyor.

Bununla birlikte halk güçlerinin, ulaşılacak hedef konusundaki arayışı da sürmekte. Bu arayışın kendisini ifade edebileceği en somut olasılık ise Demokratik Cumhuriyet.

Demokratik Cumhuriyet; halkın en temel ihtiyaçlarının karşılandığı, inançların ve halkların özgürce yaşadığı, devletin despotik yapısının değil halkın temelinden katıldığı demokratik yapının hâkim olduğu, kadınların ve gençlerin toplumun öznesi olduğu, ekolojik dengeleri bozulan doğayla insani toplumsal var oluşun uyumunun sağlanmasının hedeflendiği bir düzendir.

Toplumsal özgürleşmenin önünü açabilecek bir biçim olan Demokratik Cumhuriyet için mücadeleyi büyütelim.