TÖP: Yönetemiyorlar: Faşizmi kurumsallaştırmak için virüsü fırsata çevirmek istiyorlar!

Salgın öncesi dönemde yönetebilmek için faşist uygulamalara ihtiyaç duyan iktidar koalisyonu, salgının yarattığı sıkışmışlıkla halka korku salmadan yönetemez hale geldi. Yönetebilmek için gerilimi sürekli tırmandırarak faşist uygulamalara hız veriyorlar.

İktidarın muhalifleri düşmanlaştırarak kendi kitlesini konsolide etme çabası, halk arasındaki kutuplaşmayı da derinleştiriyor.

İktidar koalisyonunun yönetme kabiliyeti ve meşruiyet alanı daraldıkça, iktidarlarını sürdürebilmek ve muhalefeti bastırmak için daha çok saldırganlaşıyorlar.

Canan Kaftancıoğlu’na yeniden soruşturma açılması, virüsle mücadele kapsamında inisiyatif alan belediyelerle sürekli tırmandırılan gerginlik, Salda Gölü’nün tahrip edilmesine karşı çıkan Belediye Başkanı’na yönelik silahlı saldırı ve bu saldırı üzerine yürütülen soruşturmada gizlilik kararı alınması gibi uygulamalar bunun en net göstergeleri.

Aynı zamanda iktidar, virüs salgınını fırsata çevirerek bugüne kadar halk muhalefetine takıldığı için hayata geçiremediği antidemokratik uygulamaları, kadın, işçi, ekoloji düşmanı yasa ve uygulamaları hayata geçirmek istiyor. 

Virüs salgının derinleştirdiği yapısal krizden çıkış yolu olarak, emekçilerin ceplerinden kesilerek elde ettiği fonları ve devletin tüm kaynaklarını sermayenin emrine sunuyor.

Bu uygulamaların halkta yarattığı öfke ve güvensizlik, iktidar koalisyonunun toplumsal meşruiyetlerini giderek daha fazla daraltıyor. 

Bu bağlamda, çözülemeyip de biriken sorunların ve hareket halindeki toplumsal dinamiklerin yarattığı basıncın, iktidar koalisyonunda çatlaklara yol açtığını görüyoruz. 

Bu çatlakların en son örneği Süleyman Soylu’nun istifasıyla açığa çıkmıştı. Sonrasında infaz yasası çerçevesinde derin devlet yapılanmaları içinde sayısız suça karışmış Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz da serbest bırakıldı. Bu isimlerin iktidar koalisyonu içinde Soylu ve MHP’nin bulunduğu kanada oldukça yakın olduğu biliniyor.

İnfaz yasası ile serbest bırakılan erkek şiddeti

Mafya yapılanmalarının, kadın katillerinin, çocuk istismarcılarının serbest bırakılmasını sağlayan infaz yasası, siyasi tutsakları kapsamıyor. 

Tweet attığı için ceza alan yurttaşlar, doğa savunucuları, sosyalistler, gazeteciler, HDP’nin siyasi temsilcileri, Kürt Özgürlük Hareketi’nden tutuklanan binlerce kişi iktidar tarafından hukuksuz ve dayanaksız şekilde salgın tehdidi altında esir tutuluyor.

Kendisine muhalefet edenleri cezaevinde salgınla tehdit ederken dışarıda olan muhaliflerine de göz dağı vermek isteyen Erdoğan öncülüğündeki iktidar koalisyonu, korona günlerinin getirdiği belirsizlik içinde bir korku toplumu yaratmaya çalışıyor.

İnfaz yasası ile, iktidarın bugüne kadar kadınların mücadelesi sonucunda mecburen cezalandırdığı erkek egemen şiddet failleri serbest kaldı. 

Bu yasanın salgından korunmak için sokağa çıkamayan binlerce kadın ve çocuk için büyük hayati tehlike oluşturacağı açıkça görülüyordu. 

Ayrıca salgın bahane edilerek; sınırlı da olsa kadınları erkek şiddetinden koruyan mekanizmaların da işletilmemesi kadınlar için tehlikenin büyüklüğünü daha da arttırıyor.

23 Nisan kutlamalarının arifesinde, tahliye edilen bir şiddet faili hapisten çıktıktan hemen sonra kızını öldürdü. Kadınları ve çocukları değil erkek egemenliğini koruyan iktidarın Ceylan Aslan’ın ölümündeki sorumluluğu toplum tarafından görülüyor. 

Bu durumun açığa çıkardığı toplumsal öfke, iktidara yönelik güvensizliği arttırarak meşruiyet alanını daha da daraltıyor..

İktidarın, kadın ve çocuk düşmanı politikalarının yarattığı öfkeyle birlikte kadın mücadelesinin meşru mücadelesi de yükseliyor.

Gerçek alternatif halk örgütlenmesi!

İktidar koalisyonunun, ülkeyi yönetme kapasitesinin olmadığı, halka açlık, sefalet ve ölümden başka bir şey vaat edemediği her gün daha net ortaya çıkıyor. Milyonlarca insanın yoksullaştırılması pahasına oluşturdukları yağma düzenini derinleştirerek ilerlemek istiyorlar. Ancak, etraflarını sarıp onları baskılayan gerilimler hedeflerine ulaşmalarını engelliyor.

Geziden bu yana hareket halindeki toplumsal dinamikler ise salgın sürecinde bile kendine akacak bir yol buluyor. İşçi eylemleri, yerel dayanışma inisiyatifleri, sosyal medya eylemleri, sanal buluşmalar, tartışma platformları gibi onlarca kanalda bir araya gelerek mücadele eden halk güçleri var. 

Halk güçleri, her yerelde dayanışma ağlarıyla halkın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken, yerel meclislerde örgütlenerek gerçek bir iktidar alternatifi oluşturabilir.