Fail kim olursa olsun, sorumlu iktidardır! – TÖP-G

İstanbul Ortaköy’deki eğlence mekânı Reina’da yeni yılın ilk saatlerinde gerçekleştirilen saldırıda şu ana dek 39 kişi hayatını kaybetti. Saldırının kim tarafından ne amaçlı gerçekleştirildiğinin önemi şu anda ikinci plandadır.
Birinci planda vurgulaması gereken kimi noktalar vardır. İlk olarak vurgulamak isteriz ki, saldırıyı kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin, birinci elden sorumlular egemenlerdir. Hepimizin bildiği gibi AKP medyası tarafından günlerdir yılbaşı kutlaması karşıtı söylemlerle toplumun bir kesimi hedef gösterildi. Özellikle Noel-Yılbaşı birbirine eklemlenerek başta Hırıstiyanlar olarak üzere toplumun önemli kesimine nefret ve şiddet söylemi had safhada tutuldu. Ayrıca kimi odaklarca da yoğun bir yılbaşı karşıtı propaganda süreci işlendi. Öyle ki Diyanet İşleri Başkanlığı Cuma günkü hutbede yılbaşı kutlaması karşıtı söylemlerde bile bulundu. Saldırıdan birkaç saat sonra Diyanet İşleri Başkanlığının saldırıyı kınayan açıklamalar yapması bir suçüstü yakalanma psikolojisidir. Karlov suikastı öncesi harekete geçirilen kesimler bu süreçte de devreye sokuldu. Toplum gerginleştirildi ve saldırı için uygun ortam sağlandı.
İkinci olarak vurgulamak gerekir ki, saldırının arkasında bir odak olsun veya olmasın, Türkiye radikal İslamcı tetikçilerin yuvası haline gelmiştir. Karlov suikastında da, bu olayda da açığa çıkan durum budur. Türkiye, bu saldırıların arkasında büyük güçler olmaksızın bile kendiliğinden radikalleşmiş kesimlerin, kendiliğinden eylemlerine açık bir ülke haline gelmiştir. Bu durumun nedeni Türkiye’nin özellikle Suriye savaşının başlaması ile birlikte yürüttüğü politikadır. Bu politika içeride ise AKP/Erdoğan’ın iktidarda kalabilmek için yoğun baskı ve şiddet uygulamasına ve devletin giderek çeteleşmesi süreciyle eşgüdümlü olarak yürütülüyor.
Üçüncü olarak vurgulamak gerekir ki bu olay, yoğun militarizasyon, süreklileşen polisiye önlemler, polis devletine dönüşme süreçlerinin iflasının ilanıdır. “ Yılbaşı gecesi görev yapan bunca polise rağmen bu saldırılar nasıl oluyor?” diye sormayacağız elbet. Devlet aygıtının, bir yandan şiddeti süreklileştiren mekanizmaları güçlendirmesi ve bunların ülke içerisinde serpilip büyümesine göz yumması, toplumu kutuplaştırması ve gerginleştirmesi, öte yandan “kamu güvenliğini” sağlamak için polisiye önlemleri arttırması hiçbir şeyi önleyemez.
Görüldüğü gibi saldırıyı kim gerçekleştirmişse gerçekleştirsin, bu olayın sorumlusu katliam, nefret ve savaş politikalarını derinleştiren iktidar mekanizmalarıdır.
İşçiler, emekçiler, halklar, kadınlar ve gençlerin özgür ve insanca bir yaşama sahip olabilmeleri için bu iktidar yıkılmalıdır.
Korku imparatorluğuna teslim olmayacak, umutsuzluğa alışmayacağız!
Toplumsal özgürlüğü kazanmak için umudu ve direnişi örgütlemeye devam edeceğiz!