Kanal İstanbul sermayeye akacak! – Hatice GÖZ

AKP/ Erdoğan iktidarı; yeni bir katil projenin temellerini atıyor.

İstanbul’un ve Marmara Denizinin 9 bin yıllık dengesini kökten değiştirecek Kanal İstanbul projesinin güzergâhı birkaç gün önce Ulaştırma Bakanı Ahmet Aslan tarafından açıklandı. Buna göre 45 km boyunca sürecek kanal; Küçükçekmece- Sazlıdere-Durusu hattında açılarak Marmara’yı Karadeniz’e bağlayacak.

Adı kadar çılgın olan bu proje, elbette bir havuz problemi kadar basit bir matematiği içermiyor. Yaklaşık 10 bin yılda kurulmuş bir ekolojik dengeyi etkiliyor.

Binlerce yıllık denge

Bundan yaklaşık 10 bin yıl önce, bir tatlı su gölü olan Karadeniz zamanla aşınarak Boğaz’ı oluşturmuş ve Marmara’ya akmaya başlamıştır. Tuzluluk oranı çok düşük olan Karadeniz daha hafiftir ve Marmara’nın yaklaşık 30 cm üzerinden akar. Marmara ise daha ağır ve tuzlu olduğu için aşağıdan ters akıntı ile bunu dengeler. Bu iki su birbirine karışmaz.

Her yıl milyonlarca metreküp tatlı ve aynı zamanda yoğun sülfürlü su, Tuna Nehri, Karadeniz, Marmara ve oradan da Cebelitarık’a yol alır.

Bu hassas dengede, birileri gelip akan suyu arttırmadan bir musluk daha açarsa Marmara üzerindeki 30 cm’lik su seviyesi giderek düşer. Su seviyesi de Akdeniz suyu ile tamamlanır. Karadeniz’in tuzluluk oranı artar.

Oksijen azalacak

Boyutları itibariyle Marmara’daki dengeyi kuramayacak olan kanal nedeniyle Karadeniz’in kirli suları hızla Marmara’ya akacak.

Dengeler tam da burada bozulmaya başlayacak. Yukardan akan sudaki besin maddeleri zamanla oksijenle çözünüp dipteki Akdeniz suyuna karışıp oradaki besin değerini yükseltir. Suda yükseklik bariyeri olduğu için bu oksijenli su yukarıya karışmaz. Kanalla birlikte zamanla alt tabaka oksijensiz kalacak.

Bu oksijensizlik binlerce yılda kurulmuş kimyasal dengeyi altüst edecek, alttaki hidrojen sülfür oranı giderek artacak ve her lodosta Marmara çürük yumurta kokacak.

Canlı yaşamını tehdit

Bu sular elbette yerinde durmayacak. Zamanla Karadeniz’in de dengesi bozulacak ve Körfez’de canlı yaşamı sona erecek.

Sorun sadece bununla bitmeyecek. Bu kanal, İstanbul’un bir parçasını koparıp denizin ortasında bir adaya dönüştürecek. Bu adadaki tatlı yer altı suları zamanla deniz suyu ile yer değiştirecek. Ayrıca bir bütün olan ekolojik döngüden kopardığınız adada zamanla canlı yaşamı tehlikeye girecektir.

Kanaldan çıkacak olan milyarlarca metreküp hafriyatın taşınması için milyonlarca kamyon ve iş makinesi kullanılacak. Bunların İstanbul’da yaratacağı trafik ve tozluluk yıllarca sürecek. Çünkü tek seferde taşımak mümkün değil.

Kanal mı İstanbul mu?

Kesilmedik bir tek ağaç kalmayana kadar doyamayacak olan sermaye ve onun açlığına ormanları karşılıksız sunan iktidardan; insanlığın geleceğine dair kaygılar gütmelerini beklemek ahmaklık anlamına gelir.

100 yıllık bir proje için 10 bin yıllık dengeyi bozmak ancak aç gözlü sermayenin işine yarayacaktır. Kanal İstanbul’da toplum yararına hiçbir aşama ya da sonuç yoktur.

İktidarın burada karşısına iki seçenek çıkmaktadır: Ya Kanal ya İstanbul.