Muhafazakârlaşma, kapitalizm, ataerki – A. KÜÇÜK

AKP/Erdoğan iktidarı 16 yıldır kadınların kazanılmış tüm haklarına el koymaya çalışıyor. Bunu yaparken kadın cinayetlerini, çocuk istismarını, şiddeti, tacizi, tecavüzü kendi zihniyetine uygun kılıflarla meşrulaştırıyor.

Muhafazakârlaşma ve saldırılar

Erkek egemen iktidarının kadınlara saldırıları son dönemlerde artan muhafazakarlaşma ile birlikte bir hız kazandı. Müftülere nikah yetkisi veren bir yasa kadınların tüm tepkilerine rağmen çıkarıldı. Aynı dönemde bir de -toplumsal cinsiyet rollerini çocukların zihnine küçük yaştan yerleştirmeyi amaçlayan- eğitimde müfredat değişikliği yapıldı.

Yaratılmaya çalışılan “dini özgürlük” algısının aksine müftülere nikâh yetkisi veren bu yasa özellikle muhafazakâr kadınlar için ciddi tehlike oluşturuyor. Zaten çocuk evliliklerinde (çocuk istismarında) ve erkek çokeşliliğinde herhangi bir sıkıntı görmeyen erk zihniyetin eline bir de bu durumu meşrulaştırma aracı olarak “nikah yetkisi” verilmiş oluyor. Müfredat değişikliğiyle de hâlihazırda Ensar Vakfı ile imzaladığı protokoller ile çocuk istismarına bakışını tescilleyen MEB, kendi erkek egemen görüşlerinin devamcısı, kendilerine biat edecek bir nesil yetiştirme peşinde.

Koruyucu yasa eksikliği

Bunun yanında kadınların mücadeleleri sonucu çıkarılan fakat uygulamaya sokulmamış 6284 sayılı yasaya, medya aracılığıyla “yuva yıkan yasa” söylemleriyle saldırmayı da ihmal etmiyorlar.  Bu yasanın kadınları koruyan hükümleri uygulanmadığı için her gün onlarca kadın öldürülmeye devam ediyor fakat kimsenin bunlardan bahsettiği yok.

Medya artan kadın cinayetlerini, tacizi, tecavüzü, şiddeti ve erkeklerin aldıkları tahrik indirimlerini görmezden gelirken, kadınları koruyan hükümleri olan bu yasayı ise manipüle etmeye çalışıyor.

Yüceltilen erkeklik ve kapitalizm

Mevcut iktidar tüm bunları sadece kadın düşmanı olduğu için yapmıyor. İktidar ayakta kalabilmek için kadınları kullanıyor. Kadınları ve çocukları evlere erkeklerin kölesi olarak hapsederken, ülkede uzun çalışma saatleri, düşük ücret, yoksulluk gibi birçok durumdan rahatsızlık duyan erkek işçileri evlerinde “efendi” yapıyor.

Yargı ve polis teşkilatı kadınlara saldıran erkekleri cezasızlıkla ödüllendiriyor. Böylece yaratılan “erkek efendi, kadın ve çocuk köle” ilişkisi pekiştirilmiş oluyor.

Kapitalizmin krizini sermaye lehine aşabilmek için kadınları eve hapsedip; hasta ve çocuk bakımı, ev ekonomisi idaresi, temizlik ve zorunlu cinsel hizmetle görevlendirmeleri yetmiyor. Yüceltilen erkeklik, ikincilleştirilen kadınlık üzerinden; parça başı işçilik, esnek çalışma koşulları, güvencesizlik gibi iş koşullarını da kadınlara daha rahat dayatabiliyor.

Ataerki ve kapitalizmin kadın emeği ve bedeninin tahakkümü üzerine yaptıkları muazzam iş birliği…

Kadın mücadelesi yaşatır

Ama tüm bunları yaparken atladıkları önemli bir nokta var; kadın mücadelesi. Tarihin her döneminde olduğu gibi kadınların inadı, cüreti, ısrarı ve dayanışmasıyla birlikte devam eden mücadeleleri bugün de dimdik ayakta ve kadınlara köleliği reva gören iktidara meydan okuyor.