Millet Bahçeleri ve Millet Kıraathaneleri – Cihan Uzunçarşılı Baysal

Hukuk devleti normlarının, yargının bağımsızlığının, erkler ayrılığının tamamen yok edildiği, başta kadın ve çocuk hakları olmak üzere demokratik kazanımların tırpanlandığı, haklar ve özgürlüklerin kayıtsızca ihlal edildiği, sivil toplum, medya, akademi, sanat-kültürün sindirildiği veya ele geçirildiği, muhaliflerin en hafifinden hizaya çekildiği ya da neyle suçlandıklarını bilmeden aylarca içeride tutuldukları bir siyasi sistemde kamusal alanın çöküşüyle karşı karşıyayız.

 

Önce parlamenter sisteme ve demokratik kazanımlara el atan otokrasi, şimdi kendi yasaları, yasakları ve düzenlemeleri vasıtasıyla kurduğu yeni rejimde kamusal alanı denetimi altına alıp farklı görüş ve yaşam tarzlarına kapatmakta.

Buna karşın, kendi ideolojik kamusal alanını kurmakta; böylece, hem hegemonyasını tahkim etmekte hem de toplum mühendisliği  yoluyla kendi makbul vatandaşlarını inşa etmekte. Cumhuriyet’ten rövanş alacağım derken bizzat Kemalizm’in toplum mühendisliğinden esinlenmesi ise paradoksu ve açmazı. Yeni Türkiye-Hedef 2023 sloganıyla ifade edilen ve Cumhuriyet’in 100. Yılı olan 2023 senesine denk getirilerek Cumhuriyet’ten rövanş alınması programlanan İslamcı-Osmanlıcı tek tipçi yeni bir Türkiye’nin ve yeni bir ulusun inşa süreci içindeyiz. Gidişatı kentsel kamusal alanlar ve gündelik yaşam üzerinden de okumak mümkün.[1]

 

Betonlaşmış kent projeleri

 

Kentsel kamusal alanlardaki her türlü etkinlik ve eylemin yasaklandığı; olmadı, şiddet ve baskı kullanılarak engellendiği; ya da, kentsel kamusal alanların ticarileştirilerek / AVMleştirilerek/ camileştirilerek yok edildiği veya Cumartesi Anneleri’ne kapatılan Galatasaray Meydanı’nda olduğu üzere bariyerlerle çitlenip, kolluk güçleri vasıtasıyla askerileştirilerek elimizden alındığı bir düzlemde, farklı, aykırı ya da muhalif olanların kentsel mekandan seslerini duyurabilmeleri artık oldukça zor.

Demokrasinin sesine kapatılan kentsel ve kamusal alanlar, şimdilerde iktidarın makbul vatandaşlarını yaratacak sosyal mühendislik projeleriyle yeniden dizayn edilmekte. Yerimiz dar olduğundan bu bağlamda sadece Millet Bahçeleri ve Millet Kıraathaneleri projeleri üzerinden bir okuma yapacağız.

 

Betonlaşmış kentlerde birer nefes alanı, halkın ailece vakit geçirebileceği birer rekreasyon alanı olarak sunulan Millet Bahçeleri, aslında merkezlerinde yer alan camiler etrafında örülmüş kontrollü ve güdümlü sosyalleşme mekanları olup bunları gerçek anlamda kentsel kamusal alanlar olarak tanımlayabilmek zor.

 

Kamusal alanın yeniden inşası

 

Geçirgenlik, heterojenlik, düzensizlik, karmaşa, kentsel kamusal alanları nitelendirirken, belirli bir düzenin dikte edildiği çitlenmiş Millet Bahçeleri, isimleri (Esenler 15 Temmuz Millet Bahçesi), çeşitli objeleri (Esenler’deki ‘‘Tek Bayrak/ Tek Millet / Tek Devlet’’ heykeli) ve merkezlerinde yer alan camileri ile iktidarın ideolojisini kentsel mekandan yansıtan ve böylece toplum mühendisliği yapan ideolojik kamusal alanlardır.

 

Hangi yayınların okunup okunmayacağını denetleyerek hangi düşüncelerin içeri sızıp sızmayacağını tayin eden; dolayısıyla, farklı ve aykırı eserlere ya da iktidarın siyasi görüşlerine ve kültürel değerlerine muhalif yayınlara kapılarını kapatan Millet Kıraathanelerini de aynı kategoriye koyabiliriz.

Nitekim, ilk kıraathanelerden birinin Diyarbakır’da açılması tesadüf değildir. Kentte gençlerin sosyalleştiği, politikleştiği halk meclisleri ve sivil toplum örgütleri kapatılmıştır; öte yandan, sosyalleşme mekanlarının boşluğu Millet Kıraathaneleri tarafından doldurulmuştur:

‘‘…Millet Kıraathanesi, gün boyu gençlerle dolup taşıyor’’.[2] Sol, zerdüştlük, alternatif Kürt tarihi ve devrim üzerine kitapların satıldığı kitapçının yerine kurulan Kıraathanede İslami içerikli kitaplar başı çekmektedir: ‘‘Gençler yanlış yola sapmasın diye sunulan kitaplar kısıtlanmış. Daha çok ülkenin ihtiyacı olan kitaplar sağlanmış; dünya klasikleri ve İslami kitaplar konmuş’’[3].

 

Demokrasinin sesi olan kentsel kamusal alanlar birer ikişer gasp edilip, boşlukları İslami otokrasinin ideolojik mekanları ile doldurulurken, demokrasiyi yeni baştan inşa etmek için kentsel kamusal alanları nerelerden ve nasıl açacağımıza kafa yormalıyız.

[1] Konuyla ilgili kapsamlı bir yazı: Cihan Uzunçarşılı Baysal; ‘‘İdeolojik Kamusal Alanın İnşası ve Agoralarını Yitiren Kent’’; Evrensel Almanak 2018. https://www.evrensel.net/haber/369656/ideolojik-kamusal-alanin-insasi-agoralarini-yitiren-kent

 

[2] Figen Güneş, ‘‘Diyarbakır’da genç olmak’’, taz gazete, 5.11.2018.

[3] age.