İstanbul Sözleşmesi erkek şiddetinin önlenmesinin ön koşulu! – Gamze Özkök

Türkiye bir rejim krizini yaşıyor. İktidar bloku içerisinde bulunduğu çoklu krizlere yön verebilmek için dört bir koldan saldırıyor. Saldırdıkça faşizmin kurumsallaşması daha da hızlanıyor. Devrimci, demokrat, halkçı, toplumsal dinamiklere başta da kadın hareketi ve kadınların her türlü kazanılmış haklarına savaş açıyor.

Kadın hareketi ise; kürtaj eylemlilikleriyle başlayan süreci, iktidarın herhangi bir saldırısının karşısında güçlü konum alışı ile sürdürüyor. Türkiye’de var olan toplumsal dinamikler içinde en önde ve görünür olmaya da devam ediyor.

Bir kişi daha, hayır!

Sadece 19 ayda 652 kadın erkekler tarafından öldürüldü, binlerce kadın erkek şiddetine maruz kaldı. 18 Ağustos’ta boşandığı erkek tarafından çocuğu önünde hunharca katledilen Emine Bulut toplumda büyük bir infiale yol açtı.

Emine Bulut’un son sözü “Ölmek İstemiyorum” idi. Tıpkı öldürülen tüm kadınlar gibi.

Kadın hareketinin en önemli kazanımlarından olan ve doğrudan şiddeti önleyici yasal dayanak olan İstanbul Sözleşmesi’ne uzunca süredir Erdoğan iktidarı tarafından göz dikilmiş durumda. Sadece iktidar partisi değil, parlementer başka diğer parti ve temsilcilerinden, Yenişafak ve Akit gazeteleri başta olmak üzere, medyaya değin, “ailenin bütünlüğünü bozduğu” iddiasıyla İstanbul Sözleşmesi’nin uygulatılmaması için ellerinden geleni yapıyorlar.

İstanbul Sözleşmesi nedir?

İstanbul Sözleşmesi; 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmış, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmiş “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” ve kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme.

İstanbul Sözleşmesi, her türlü şiddet biçimini içeren ev içi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun olmasın mevcut ya da eski eş/partner herhangi bir erkek tarafından şiddeti önleyici maddeler içeriyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ni yönetmelikten çıkardığı şu günlerde; İstanbul Sözleşmesi’nin hükümleri arasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin uygulanması maddesi de yer alıyor.

Sözleşme kapsamında devlet, kolluk kuvvetleri ve yargı İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmekle yükümlü.

Devlet ise İstanbul Sözleşmesi, 6284 gibi şiddeti önleyici yasal düzenlemeleri uygulamak şöyle dursun her gün bir söylem ya da pratikle kadınların yasal haklarına saldırıyor.

Kadın cinayetlerinin, şiddetin, çocuk istismarının önlenmesi, çocuk istismarının engellenmesi için önemli teminatlardan biri olan İstanbul Sözleşmesi’nin erkek iktidar tarafından uygulanması engelleniyor.

İktidar, kadınlara yönelik topyekun saldırı biçimlerini harekete geçirmiş durumda.

Kadınlar için yine zorlu bir süreç kapıda. Varolan saldırılara karşı güçlü bir konumlanışın yanında, savunmadan tarruza geçebilecek topyekun bir mücadele biçimini hayata geçirmek gerekiyor.