TÖP: Zulmü artıranın zevalini yakınlaştıralım!

AKP-MHP iktidarı bir zulüm makinesi gibi insana, doğaya, canlı cansız her şeye şiddet uygulamaya, uygulatmaya devam ediyor. Yaşadıkları meşruiyet krizini çözebilmeleri için tek seçenek olarak gördükleri şiddeti gizleme ya da meşrulaştırma gayesi gütmüyorlar.

Şiddet de çatlaklar da artıyor

Bekçi, kendisine itiraz eden yurttaşa silah sıkmaktan çekinmiyor, Nusaybin’de polis çocuklara rahatça şiddet uyguluyor. Her ikisi de sırtını dayadığı iktidardan bir ceza görmeyeceğinden “emin”.

Kolluk kuvvetlerinin yaptıklarından ders alan “siviller” ise çıtayı yükseltiyor. Biri köpeklerini sıpaya saldırtıyor, göstermelik bir gözaltının ardından serbest bırakılıyor. Ellerinde liste olduğunu ve onlarca kişiyi öldüreceklerini açıkça belirten Sevda Noyan ile Fatih Tezcan’a karşı bir işlem yapma niyetleri olmuyor, tepkiler yükselince göstermelik işlemlerle olay geçiştiriliyor. Böylece tehditler savuran meczuplar cesaret topluyor. İbrahim Gökçek’in cenazesini çıkartıp yakacağını belirten faşist güruhu polisler “sakinleştirmek”le yetiniyorlar.

Bununla birlikte iktidar şiddetinin önünü açmış olsa da halka ve halkçı güçlere ne boyun eğdirebiliyor ne de sindirebiliyor. Halkın ve halkçı güçlerin direngenliği iktidarın şiddetle çözmeye çalıştığı krizini derinleştiriyor, iktidardaki çatlakları harekete geçiriyor. İstifa sonrasında Süleyman Soylu ortalarda gözükmezken Bahçeli “tek başına iktidar” hayalleri kuruyor. İktidar ortakları birbirlerinin mevzilerini ele geçirmek için içten içe hesap yapmaya devam ediyorlar.

İktidar ve sermayenin derdi daha fazla kâr

İktidarın meşruiyet krizinin büyümesinde büyük payı olan ekonomik kriz ise kapitalizmin kriziyle birlikte daha da derinleşiyor. Dolar 7 lirayı aşıyor, büyük tantanayla ilan edilen işsizlik ödenekleri ödenemiyor. İktidar bir yandan “ekonomiye dışarıdan saldırı var” derken diğer yandan para kapmak için kapitalizmin bütün merkezlerinde kapı kapı dileniyor. Derinleşen ekonomik krizin faturası ise işçilere ve emekçilere çıkarılmaya devam ediliyor. Covid-19 salgını henüz yüksek seviyedeyken AVM’ler açılıyor ve işçiler çalışmaya zorlanıyor. Diğer yandan sağlık emekçileri tehlikeli koşullarda çalışmaya devam ediyor.

Covid-19 salgının başlangıcından bu yana halkın sağlığını değil sermayenin çıkarlarını esas alan iktidar, dağıtmasını bile beceremediği maskenin satılmasını kararlaştırdı. İktidarın sermayeyle işbirliği içerisinde salgından kâr elde ederek çıkmaktan başka bir şeyi düşünmediği ortada değil mi?

Ortak mücadeleyi büyütelim

İktidarın şiddetine ve kapitalizmin krizine rağmen halkın direngenliği sürüyor. 8 Mart ve 1 Mayıs’ta “aktif” bir şekilde kendini gösteren direngenlik, AKP’ye olan desteğin azalmasının gösterdiği üzere “pasif” bir şekilde de ilerliyor. AKP ise bu direngenliği çözmek için her türlü aracı kullanmaktan imtina etmiyor. Fakat halkın direngenliği sürdükçe de iktidarın çatlakları büyüyor, gücü giderek azalıyor. 

Bütün dünyada işçilerin ve emekçilerin kapitalizme karşı kıpırdanmaya başladığı günümüzde sermayenin iktidarları da zulümlerini artırarak kıpırdanmayı durdurmaya çalışıyorlar.

Fakat zulmü artanın zevali yakındır. Bu zevalin gerçekleşmesi ise işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, halkların ortak mücadelesiyle olacaktır. Ortak mücadeleyi daha da büyütelim!