TÖP: İktidarın Halk Düşmanı Politikalarına Karşı Yaşamımızı Savunalım

Pandemi krizini yönetemeyen iktidar koalisyonu, hastalık ile ilgili verileri çarpıtarak, oluşabilecek toplumsal öfkenin önüne geçmeye çalışıyor. İktidarın pandemiyi yönetemediği gerçeği TTB(Türk Tabipler Birliği)’nin son açıklaması ile de açıkça gözler önüne serilmiş oldu.

TTB’nin değerlendirmesine göre aktif hasta sayısı, iktidarın açıkladığı rakamın 10 katı!

Hastanelerin doluluk oranının yüzde yüze yaklaştığı, sağlık emekçilerinin tükenme noktasına geldiği bir süreçle karşı karşıyayız.

Pandeminin başından itibaren sadece sermayenin selameti için önlem alan iktidar koalisyonu, milyonlarca emekçiyi açlık tehdidi ile çalışmaya zorlamaya devam ediyor. Alınan önlemlerin yetersizliği sebebiyle giderek daha çok yayılan COVİD-19 en çok emekçileri etkiliyor.

Birçok fabrika COVİD-19 testi pozitif çıkan işçiler olmasına rağmen üretime ara verilmiyor, karantina şartları uygulanmıyor.

Pandemi sürecinde “krizi fırsata çevirme” planından geri adım atmayan iktidar ve sermaye, kölelik koşullarında çalışma rejimlerini hayata geçiriyor.

Daha önce pandemi bahane edilerek “İzole Çalışma Üsleri” adı verilen yeni dönemin çalışma kampları olacak bir proje gündeme getirilmiş, bunlar için çalışmaların başladığı açıklanmıştı.

İş yerlerinde emekçilerin sağlığı için hiçbir önlem alınmazken, Dardanel fabrikasında işçiler, yine pandemi bahane edilerek “Kapalı Devre Çalışma Sistemi” adını verdikleri kölelik şartları ile fabrikaya kapatıldı.

Vestel fabrikasında COVİD-19 hızla yayılırken yüzlerce emekçi 12 saatlik vardiyalar halinde üretime devam etmek zorunda bırakılıyor. Virüs bahanesiyle çay ve istirahat molaları ellerinden alınan işçiler, fabrikada yan yana çalıştırılıyor.

Pandemi günlerinde hasta da olsa çalışmaya zorlanan işçilerin yaşamları tehdit altında!

Sermayenin ihtiyaç duyduğu üretim, emekçilerin hayatı pahasına sağlanıyor.

Maaşlarımız Eriyor!

Döviz kuru, tarihinin en yüksek seviyesine çıktı ve yükselmeye devam ediyor. Maliye Bakanı’nın kur artışıyla ilgili açıklaması ise, halkla alay eder düzeyde.

Biliyoruz ki bütünüyle dışa bağımlı halde olan Türkiye ekonomisi için döviz kurundaki artış, enflasyonun da korkunç seviyelere çıkması demek. Hâlihazırda düşük olan maaşların daha da erimesi demek.

Bizler bu artışı çarşıda, pazarda, evlerimizde, mutfaklarımızda en yakıcı biçimde hissediyoruz.

Kapitalizmin krizi her geçen gün daha da derinleşirken artan vergiler, işsizlik, hayat pahalılığı, emekçilere dönük saldırılarla krizin faturası halka ödetilmek isteniyor. İktidar koalisyonu ve sermaye işbirliği, emekçileri açlığa ve sömürüye mahkûm ederken; Koç Holding yılın ilk yarısı için net karını 4,4 milyar TL olarak açıkladı!

Savaş Çığırtkanlığı Sürüyor 

Ekonomideki kötü gidişatı dillendirenlere merminin fiyatıyla karşılık veren iktidar, ülkeyi bir savaştan bir diğerine sokmaktan hiç çekinmiyor. Suriye’den Libya’ya Azerbaycan’dan Doğu Akdeniz’e var olan gerilim ve çatışmaları daha da alevlendirerek savaş çıkartmaya çalışan iktidar, bu hamlelerini “vatan savunması” gibi artık bayatlamış söylemlerle meşrulaştırma çabasında. Biliyoruz ki bu savaş çığırtkanlığının arkasında iktidarın giderek eriyen kitlesini konsolide etme ve sermayenin kasasını daha da doldurma hevesi yatıyor.

İstanbul Sözleşmesi Yaşatır

Katliam boyutlarına ulaşmış kadın cinayetlerine hiçbir çözüm üretmeyen iktidar, kadınları ve çocukları koruyabilecek önemli maddeler içeren İstanbul Sözleşmesi’ni de hedef tahtasına oturttu.

Sonrasında, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılardan, kadınların ısrarlı mücadeleleri sonucu geri adım atıldı. Ancak Erdoğan’ın AKP MYK’da yaptığı aile vurgusu, İstanbul Sözleşmesi yerine kadınlar için “yerli ve milli yasal düzenleme” yapılabileceği şeklindeki açıklamaları bu saldırıların devam edeceğini gösteriyor.

Gelecek Ellerimizde

İktidar koalisyonunun politikaları; ekonomik krizden pandemiye, doğanın talanından kadın cinayetlerine kadar tüm toplumsal krizleri derinleştirerek halkın yaşamını tehdit ediyor.

Ancak bizlere dayatılan sömürü, açlık, sefalet, hastalık ve ölüm düzenine razı olmak zorunda değiliz!

Yepyeni bir geleceği birlikte kurabiliriz!

Bunun yolu örgütlülükten ve mücadeleden geçecektir.

Birlikte değiştirebiliriz.

Eşit, adil, demokratik bir cumhuriyet için bir adım öne çıkalım!

Artık yeter!

Devir değişsin!