TÖP: “Ölüm Geldi Cihane, Baş Ağrısı Bahane”

Azalmakta olan oy oranlarının iktidardaki koalisyonu oldukça gerdiği anlaşılıyor. Gergin bir ruh haliyle hamle üstüne hamle yaparak, erimeyi önlemeye çalışıyorlar. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin ardından, 75 yıldır müze statüsünde olan Kariye Camii de ibadete açıldı.

Bu da yetmemiş olacak ki, yıllardır yürüttükleri yağmalama düzenlerinin foyası meydana çıkmasın diye sığındıkları dış güçler anlatılarıyla paranoyaya sokmaya çalıştıkları Türkiye halklarına bu sefer bir “müjde” ile geldiler. Öyle bir müjde ki, nereden tutsanız elinizde kalır.

Açıkladıklarına göre, Mayıs ayında İstanbul’dan yola çıkan Fatih gemisi, Temmuz ayında arama sahasına geçmiş. Gemi, 3 haftalık bir sürede sondaj ve testlerini tamamlayarak, 320 milyar metreküp doğalgaz bulmuş.

Sondaj çalışmalarının başlamasını takip eden çok kısa bir süre zarfında elleriyle koymuş gibi buldukları gaz rezervleri, ekonomi bakanına göre cari açığı kapatacak ve cari fazla vermeye kadar gidecekmiş. Nereden bakılsa yalanlarla, nereden bakılsa tutarsızlıklarla dolu bu “müjde” belli ki çaresizliğin dışavurumu. Tıpkı Ayasofya gibi, bu hamlenin de istenen etkiyi yaratmayacağı açıkça görülüyor.

“Yine de bir umut işte” denilerek ortaya atılan müjde, sakın kredi derecelendirme kuruluşlarının çok önceden bilinen puan açıklama tarihine denk getirilmiş olmasın? Notun zaten düşük geleceği bilindiği için açıklama aynı güne denk getiriliyor, böylece “Biz doğalgaz rezervimizi açıkladığımız gün dış güçler ekonomimize müdahale etti” gibi ucuz bir yalan üretme fırsatları doğmuş oluyordu.

Dertleri elbette ki kitle desteğinin azalmasını önlemek. Salgın ve ekonomik krizin getirdiği çalkalanmayı yönetemiyorlar. Ve aslında yönetebilecek kapasiteleri yok. Dolayısıyla şu anda tek çıkar yolları olası bir seçime kadar arkalarındaki desteği korumak.

İşleri kolay değil. Hemen her gün farklı bir felaketle, iş cinayetiyle, skandalla, polis şiddetiyle, kadın cinayetiyle, nefret suçuyla karşılaşıyoruz. Bunların hiçbiri birbirinden bağımsız tek tek olaylar değil. Aksine gündelik yaşamın olağan akışını bile sürdürmekten aciz bir iktidar gerçekliğini her seferinde bir kez daha hatırlatıyor.

Şaka değil, insanlar her gün, “Bugün de ölmedik, bugün de başımıza bir şey gelmedi” diye düşünüyor. Ya da “Acaba bugün hangi skandalı okuyacağız, bugün kaç kadın cinayeti işlendi, bugün dolar kaç TL’ye çıktı, bugün borçlarımı ertelemek için ne yapacağım” gibi sorularla gününü geçiriyor.

Artık işlenen suçların çetelesini bile tutmak zorlaşıyor, istatistiklerin biri diğerine karışıyor, olayların gündelik takibi yoruculaşıyor ve milyonlarca insan bıkkınlık yaşıyor.

Her şiddetli yağışta, her felakette sözümona inşa ettikleri ülke bir yerinden dökülüyor.

Giresun’daki sel felaketi bunun son örneği oldu. Söyledikleri gibi “şiddetli yağış” değil ama tümüyle çarpık imar anlayışı yüzünden şu ana dek 8 yurttaş yaşamını kaybetti. Dere yataklarına, su havzalarına son derece çarpık bir şekilde inşa edilmesine müsaade ettikleri ya da teşvik ettikleri yerleşimleri sel suları sürükleyip götürüyor.

Gündelik yaşamın olağan akışını bile sürdürmeyi başaramayan siyasal iktidar, yalanlara ve şiddete başvurarak ömrünü sürdürmeye çalışıyor.

Ancak nafile. Hakikat hiçbir yalan ve manipülasyonla örtülemeyecek derecede ortada.

İyi de, bu cenazeyi kim kaldıracak?

Halk güçlerinin inisiyatifindeki bir demokratik cumhuriyete mi yöneleceğiz yoksa egemen sınıfların gidişattan rahatsızlık duyarak devreye soktukları düzenin restorasyoncuları mı inisiyatif alacak?

Uygun hamleyi yapamazsak tarihi bir fırsatı kaçıracağımız açık değil mi?