TÖP: 12 Eylül’den AKP’ye Darbe Süreci Devam Ediyor

Halk muhalefetinin yükseldiği, devrimci durumların ortaya çıktığı dönemlerde yönetime el koyarak sermayenin ihtiyacı olan “düzeni” tesis eden TSK’nin darbe geleneğinin en ağır örneği olan 12 Eylül askeri cuntasının üzerinden 40 yıl geçti. 

Bu darbe süresince 650.000 kişi gözaltına alındı, 21.000 kişi tutuklandı, binlerce insan işkence gördü, öldürüldü. 571 kişiye idam cezası verildi, 50 kişi idam edildi. On binlerce insan ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı veya vatandaşlıktan çıkarıldı. Sendikalar, dernekler, demokratik kitle örgütleri, partiler kapatıldı, liderleri gözaltına alındı. Birçok işçi önderi, sosyalist tutuklandı. Çok sayıda yayın organı kapatıldı, gazeteciler tutuklandı ve basına yoğun bir sansür uygulandı. 

Hazırlanan 12 Eylül anayasası ile demokratik hak ve özgürlükler tırpanlandı. 

Sermaye, 12 Eylül askeri cuntasının yarattığı bu insanlık dışı koşullara dayanarak, oldukça güçlü olan toplumsal muhalefeti bütünüyle ezmeye çalıştı. Böylece toplumsal, siyasal ve ekonomik alanda sermaye lehine köklü değişikliklerin temelleri atıldı. Sermayenin ihtiyacı olan yoğun sömürü koşullarının uygulanabileceği bir toplumsal ortam yaratıldı. Emekçilerin büyük mücadeleler sonucu elde ettiği haklara karşı yoğun bir saldırı başlatıldı.

Bunun en önemli örneklerinden biri, neoliberal sömürünün kapısının açıldığı 24 Ocak kararlarıydı. 

Darbe Geleneği AKP ile Devam Ediyor

AKP’nin 18 yıllık iktidarı da, 12 Eylül rejiminin yarattığı toplumsal dönüşümün üzerinde yükseldi. Despotik devlet geleneğinin her dönemde toplumsal muhalefeti sindirmek için kullandığı darbe yöntemi bugün Erdoğan öncülüğündeki iktidar koalisyonunun siyasi darbesi ile devam ediyor.

Kapatılan dernekler, demokratik kitle örgütleri, gazeteler, tutuklanan siyasetçiler, sosyalistler, muhalifler, işçi önderleri, gazeteciler, KHK’ler ile işinden atılan, en temel vatandaşlık hakları bile elinden alınan binlerce emekçi, kayyum atanan belediyeler, güvenlik güçleri tarafından darp edilen, kimi zaman öldürülen muhalifler, hedef gösterilen siyasetçiler, gasp edilen demokratik haklar, 12 Eylül askeri cuntasını aratmayacak düzeyde.

Yaratılan bu baskı ortamıyla toplumsal muhalefet yok edilmeye çalışılırken, emekçilere ağır sömürü koşulları dayatılıyor. Ülkenin tüm kaynakları sermayeye peşkeş çekiliyor.

12 Eylül darbesinden günümüze kadar farklı biçimlerde ilerleyen darbe geleneği, toplumsal muhalefeti sindirerek sermaye için dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışıyor.

Ancak 12 Eylül darbesinde tüm baskılara rağmen sindiremedikleri muhalefet dinamikleri, iktidar koalisyonunun yarattığı siyasi darbe koşullarında da hareket halinde. İktidar koalisyonunun dayattığı baskı ve sömürü koşullarına çeşitli biçimlerde muhalefet eden güçlü bir toplumsal taban var. Bu toplumsal muhalefet dinamiklerini örgütlü bir güce kavuşturarak güçlü bir odak inşa edebiliriz.