TÖP Çocuk Hakları Meclisi: Çocukların Hakları Var!

Çocuklar toplumda birey olarak görülmüyorlar.

Fikirleri sorulmuyor. Bilgilendirme alamıyor ve söz kullanamıyorlar. Söyleyebildikleri ise dikkate alınmıyor. “Çocuktur” deyip geçiliyor.

Hepsinin “aynı” ve “eşit” olduğu düşünülüyor.

Bugün uğradıkları kimi ihlaller ve maruz bırakıldıkları istismarları “büyüyünce” unutacakları hesaplanıyor/umuluyor.

Çocukların şimdisi, içinden geçtikleri dönem değil; gelecekte olacakları yetişkin önemseniyor.

Çarpık çocuk algısı, çocuğa yetişkin merkezinden bakıyor. Devletin çocuğa bakışı ve politikaları da bunu yansıtıyor. Çocuk, şekil verilmesi gereken “hamur” gibi düşünülüp aileden okula kadar birçok kurumda ve bizzat toplumun içinde, toplumun ve aslında yetişkinlerin istekleri çerçevesinde biçimlendirilmeye çalışılıyor. Akıllı çocuk, uslu kız, cesur oğlan, çalışkan öğrenci, vatana hayırlı evlat…

Çocuklar haklarıyla varlar

Oysa çocukların hakları var. Sadece çocuk oldukları için ezildikleri, yok sayılıp ihmal ve istismara uğratıldıkları yetişkinler dünyasında; yine sadece çocuk oldukları ve kendilerine özgü bir dönemi yaşadıkları için sahip oldukları hakları var.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaş altındaki tüm insanları çocuk sayar ve haklarını tanır. Bu sözleşmeye imza atan devletleri de, çocukların haklarının tanınması, onlara saygı gösterilmesi ve geliştirilmeleri noktasında yükümlü kılar.

Sözleşmenin dört temel ilkesi, diğer tüm maddelerin içinde olması gereken temel bakışı yansıtır. Buna göre: Tüm çocukların yaşama ve gelişme hakkı vardır. Çocuklar, hiçbir şekilde ayrımcılığa maruz bırakılamazlar. Çocukları ilgilendiren tüm kararlarda onların yüksek yararı önceliklidir ve çocuklar kendileriyle ilgili tüm konularda fikir belirtip, alınacak kararlara katılabilirler.

Çocuk Hakları Sözleşmesi, bu temel ilkelerin yanında çocuğun eğitim, sağlık, her türlü istismar ve ihmale karşı korunma ve güçlendirilme, oyun, sosyal ve kültürel aktivite, çatışma ortamlarında korunma, anadilini öğrenme ve geliştirme haklarını tanır. Çocuk işçiliğini yasaklar. Engelli/özel gereksinimli ve mülteci çocukların haklarının ayrıca gözetilmesini söyler.

Bu sözleşme, kimi yerlerinin yenilenmesi ve değiştirilmesi gereken bir sözleşme olmakla birlikte çocuk hakları konusunda temel dayanaktır, referans noktası ve güvencedir. Hala dünyada en fazla ülkenin imzaladığı tek sözleşmedir. Ancak bunun imzalanmış olması, her yerde çocuk haklarının korunduğu anlamına gelmez; zira sözleşmenin, taraf devletlere yaptırım uygulama yetkisi yoktur. Ancak çocuk haklarının önündeki en büyük engel devletlerin ve toplumun çocuk algısıdır.

Türkiye “kayıp çocuklar ülkesi”

Türkiye, çocuk hakları konusunda karnesi en kötü ülkelerin başında geliyor. Oysa yaklaşık 25 milyonluk bir çocuk nüfusu var. Çocuklar, 23 Nisan kutlamalarının “göstermelik” etkinlikleri dışında yoklar. Bu, devletin bir çocuk politikasının olmadığı anlamına gelmiyor ama. Aksine devletin çocuk

bakışından beslenen iktidarın, yıllardır yürüttüğü bir çocuk politikası var. Evle okul arasında bir çocukluk geçiren, ucuz ve esnek çalıştırılabilen, herhangi bir durumda “asli kusurlu” ilan edilebilen, hiçbir karar mekanizmasında olmayan, inşa edilen rejimin dini ve milli kodlarını giyip geleceğe taşıyan, cinsiyet ikiliğinden taşmayan bir “vatan evladı” profili isteniyor. Bu politika, çarpık ve paternalist çocuk algısıyla birleşince ortaya var olan tablo çıkıyor.

Nedir bu tablo?

Türkiye, çocuk cinsel istismarında dünyada üçüncü sırada. Çocuk evlilikleri giderek artıyor ve üstelik bu, yasalar yoluyla da meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Çocuk işçiliği nüfusu 4 milyona dayanmış durumda ve bu nüfusun neredeyse yarısı mülteci çocuklardan oluşuyor. Kürt illerinde panzer altında kalan ya da çatışma ortamlarında öldürülen çocukların davaları “örgüt üyesi oldukları” gerekçesiyle cezasız biçimde kapatılıyor. Anadilde eğitim alınamıyor. Pandemiden önce getirilen 4+4+4 sistemiyle başlayan eğitimden kopmalar şu an daha da fazla; eğitimde fırsat eşitliği uçurumu neredeyse dipsiz kuyu. Üstelik bu durum pandemi ile birlikte daha da geriledi, milyonlarca çocuk eğitimden koptu; çocukların büyük bir kısmı ne EBA’ya girebiliyor ne canlı dersleri takip edebiliyor. Yoksul çocuklar eğitimden kopanların başında geliyor. Engelli/özel gereksinimli çocukların eğitim ve sosyalleşmeleri için gereken adımlar atılmıyor. Kentler çocuklara uygun değil; yeterli oyun alanı ve park yok. Çocuklar toplumun parçası sayılmıyor, hiçbir yönetim ve karar alma mekanizmasına dâhil edilmiyorlar. Lafı geçtiğinde çocuklar konusunda çok hassas olan toplumun tepkileri ise “duygusal ve çoğunlukla çocuğun hakkını ihlal eden” tepkilerin ötesine geçmiyor.

Çocuğun hakkı çocuğa

Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin imzacısı olan ülkelerden. Ancak ülkede, sözleşmenin ne kadar uzağında bir tablonun olduğu açık. Bunlara Türkiye’nin, sözleşmede azınlık, anadil ve etnik köken kelimelerini içeren 3 maddeye koyduğu çekinceyi kaldırmak için gerekli adımları da henüz atmamış olduğunu da eklemek gerekir. Özetle Türkiye çocuklar konusunda tam bir “haksızlıklar” ülkesi!

Ama aynı çocuklar, toplumun yaşadığı bütün sorunları birebir yaşıyor ve bunlardan etkileniyorlar. Ve hakları korunmadığı ölçüde, çocukluklarını özgür ve eşit koşullarda yaşamaları mümkün değil. Elbette, çocukların tamamı, onlara dayatılan kalıplara birebir uymuyor; her biri bambaşka biçimlerde çocukluklar geçiriyorlar. Ama genel anlamda hakları korunmadığında, var olan yetişkin hiyerarşisi ve diğer tüm eşitsizliklerden en fazla etkilenenler onlar olmaya devam ediyor.

Bu durumun aksi ancak eşitlikçi, bilimsel, özgürlükçü ve çocuk haklarını temel alıp çocuk odaklı hareket eden bütünlüklü bir çocuk politikası ile mümkün. Çocukların bütün haklarının anayasal güvenceye alındığı Demokratik Cumhuriyet, bugünün Türkiye’sinde hakları yok sayılan çocukların, kendilerinin de dâhil olduğu mekanizma ve meclisler aracılığıyla çocukluklarını yaşamalarının önünü açacak acil ihtiyaçtır.

Bugün, yüzümüzü çocuklara dönmenin, çocuğun hakkını çocuğa vermenin ve çocuk hakları hareketini büyütmenin zamanı. Çünkü çocuklar için daha güzel bir dünya mümkün! Hem de şimdiden.

Çocuk Hakları Meclisi’ne katılın, çocuklar için-ve çocuklarla- daha güzel ve özgür bir dünyayı birlikte inşa etmeye başlayalım.

TÖP Çocuk Hakları Meclisi Sözcüsü Hatice Göz