TÖP: İktidar İçinde Çatlaklar Derinleşirken, Kadın Mücadelesi Halk Güçlerinin Önünü Açıyor

İktidar koalisyonu, birbirini besleyerek derinleşen bir krizler sarmalı içinde. Ekonomik kriz derinleştikçe hegemonyası zayıflayan iktidar, pandemiyi de yönetemeyerek toplumsal desteğini de yitiriyor.
İçinde bulunduğu krizleri aşıp sermayenin mutlak egemenliğini kurma gayesi ile hareket ederek faşizmi kurumsallaştırma hamleleri yapıyor. Ancak halk güçlerinin, oluşturulmak istenen yeni rejime rıza göstermeyişi, iktidarın içinde bulunduğu krizler yumağını bir düğüm haline getirirken iktidar içi çatlakları da derinleştiriyor.
İçerisinde debelendikleri krizleri aşmak için türlü çareler arayan egemen güçler, çareyi her seferinde halk güçlerine saldırmakta buluyorlar. İşçileri, Alevileri, kadınları, gençleri, doğa savunucularını sonu gelmeyen saldırılarla akıllarınca “terbiye ederek” ehlileştirmeye çalışıyorlar, bu yolla iktidardaki ömürlerini bir nebze olsun uzatmak istiyorlar.
Şiddeti teşvik ediyorlar
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne kadınlar işte bu koşullar altında girdi. İktidardakilerin kurmaya çalıştıkları rejimin en belirgin niteliklerinden birisi de kadın düşmanlığı. Kadına yönelik şiddetin meşrulaşması, yaygınlaşması, kadın kırımının günlük yaşamın sıradan bir olgusu haline getirilmesi onların iktidarlarının güvencesi haline geldi.
Kadına yönelik şiddetle etkili bir mücadelenin, etkin bir toplumsal çabanın başlatılması; şiddete, cinayetlere karşı caydırıcı cezaların hayata geçirilmesi son derece hayati iken ve ayrıca mümkün iken, bunları gerçekleştirmekten ısrarla imtina etmeleri bir niyet göstergesidir. Bu niyet, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin egemenler tarafından onaylanması, sessizce desteklenmesi anlamına gelmektedir.
İçişleri Bakanının geçtiğimiz günlerde, kadınlarla alay edercesine sarf ettiği sözler, tam da bu niyeti açığa çıkarmaktadır. “Nereden çıktı bu kadın dövmek, nerden çıktı bu kadın cinayeti? Erkeklere sesleniyorum; kendinize gelin neyi tatmin ediyorsun, hangi duygunu yüceltiyorsun ayıptır.” sözleri durumu özetlemektedir. İçişleri Bakanının bizzat kendilerince önü açılan, desteklenen, yasalarla ve yargı teamülleriyle teşvik edilen bir olgunun nereden çıktığını sorması, kadınlarla alay etmenin ötesinde şiddet ve cinayete “Biz bir şey görmedik, duymadık, bilmiyoruz” şeklinde bir teşvikten başka bir şey değildir.
Kadınların direnişi, toplumsal muhalefete ön açıyor
Elbette süreç tek taraflı ilerlemiyor ve uzun süredir devam eden kadın düşmanı politikalarla kadınlara yönelik emek ve beden sömürüsünü derinleştirmek isteyen iktidar; her seferinde güçlü bir kadın direnişi ile karşılaşıyor.
Kadınlar, emek, ekoloji, hak mücadeleleri gibi tüm toplumu ilgilendiren meselelerde iktidara karşı direnişlerin en önünde dururlarken, aynı zamanda kadın düşmanı politikalara karşı bağımsız bir mücadele yürütüyorlar.
Bu mücadele pratikleri, kadın mücadelesine önemli bir yaptırım gücü sağladı. Ayrıca iktidarın en sert şekilde saldırdığı dönemde bile devam ederek toplumsal muhalefetin önünü açtı. Kadınlar her eylemde, her etkinlikte, her toplumsal dönemeçte sözlerini söylüyor, toplumsal muhalefete militan bir içerik kazandırıyor.
25 Kasım’a katledilen, şiddete uğrayan kadınların acısıyla giriyoruz. Ancak aynı zamanda öfkelerini kuşanmış kadınların, boyun eğmeyen, rejime onay vermeyen militan duruşlarıyla giriyoruz. Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı tercih eden kadınların duruşu, şimdi tüm toplumsal güçlere moral ve cesaret veriyor.