Emeğin esnekleştirilmesine karşı insanca yaşama hakkını savunmak – Pelin Kahiloğulları

Kapitalizmin içinde bulunduğu kriz, çok katmanlı ve süreğen. Krizden çıkış için emeğe dönük saldırılar yoğunlaştırılmış ve süreklileştirilmiştir. İşçiler, açlık ve kölelik kıskacında bir yaşama mahkûm ediliyor.

Emek-sermaye mücadelesi, bir bakımdan çalışma zamanı üzerinden sürdürülen mücadelenin tarihidir. Emeğin denetlenmesinde, çalışma saatlerinin uzatılması, ücretlerin düşürülmesi ve iş güvencesinin ortadan kaldırılması sermayenin başat hedeflerinden olmuştur. Esnekleşme ve güvencesizleşmenin iş piyasalarında yaygınlaşmasının önünü açma, bu denetimin sağlanmasının ve sömürünün yoğunlaşmasının esas biçimi olarak uygulanıyor.

Emeğin denetlenmesinde OHAL ve pandemi

2016’dan beri yaşanan OHAL süreci, sermayenin birikimi ve emeğin denetlenmesi üzerinden sermaye-iktidar işbirliğinde oldukça verimli biçimde değerlendirildi. Zorunlu bireysel emeklilik sisteminin yasalaşması, Türkiye Varlık Fonu A.Ş.’nin kurulması, özel istihdam büroları eliyle kiralık işçilik uygulaması, KHK ile binlerce emekçinin ihracı, grev yasaklamaları hayata geçirildi. Yine aynı dönemde iş cinayetlerinde büyük bir artış yaşandı, sadece OHAL’in ilk yılında 2000’e yakın işçi hayatını kaybetti.

Sermaye, krizden çıkış için, işçi sınıfının kazanılmış haklarına dönük saldırıları, pandemiyi fırsat bilerek yeniden yoğunlaştırdı.

Pandeminin başından itibaren üretim, işçilerin canları pahasına devam etti, sokağa çıkma yasaklarında dahi işçiler özel izinlerle çalışmak zorunda bırakıldı. Salgının girdiği işyerlerinde üretim sürdü, işçiler iş yerine kapatıldı. Sermaye, Mess-sefa uygulaması ile işyerinde denetimin arttırılması ve “kapalı devre, izole üretim tesisleri” ile üretimin her koşulda devam etmesini sağlarken, aynı zamanda emeğin kontrolünü sağlayacağı hamleleri gündeme getirdi.

İşverenin işçiyi işten çıkarma yasağı altında ücretsiz izin uygulamaları ile milyonlarca işçi istihdamın dışına itilerek açlık koşullarına mahkûm edildi. Kısa Çalışma Ödeneği, birçok patronun ödeneği alıp işçileri daha uzun saatler daha ucuza çalıştırmasını kolaylaştırdı. Yine birçok işyerinde işveren, işçilerin sendikalaşma mücadelesine karşı işçileri ücretsiz izne çıkardı.

Artı-değer sömürüsünün boyutlanması

Sermaye, genel eğilim olarak emek gücünün istihdamını en aza indirip, çalışma süresinin uzatılması ve düşük ücret uygulaması üzerinden hareket eder.

Geçtiğimiz günlerde, işçilerin kıdem ihbar tazminat hakkını sınırlandıran, 25 yaş altındaki işçinin emeklilik hakkını zora sokup kayıt dışı çalışmayı ödüllendiren bir “torba yasa” teklifi gündeme getirildi. Torba yasada gündeme gelen, belirli süreli iş sözleşmesi, kısmi süreli çalışma gibi maddeler, işçilerin istihdamda yer alma biçiminin sermayenin hareketine uygun şekilde düzenlemesi anlamı taşıyor.

Sermaye, “güvenceli esneklik” kavramsallaştırmasıyla yumuşatmaya çalıştığı yeni çalışma düzenini, işçilerin istihdama ara ara dâhil edilen köleler olarak hazır ve nazır beklemeleri üzerinden planladı. Torba yasaya Türk-İş, Hak-İş ve DİSK ortak açıklamayla karşı çıktı.

DİSK’in öncülüğünde birçok fabrikada gerçekleşen eylemlerle esneklik ve kıdem tazminatının gaspını hedefleyen maddeler geri çektirildi. Fakat sermaye hükümetle işbirliği yaparak hız kesmeden yeni saldırılarla karşımıza çıkmaya devam edecek. Sermayenin kâr oranlarının düşme eğiliminin kalıcılaşması ve emek-sermaye çelişkisinin derinleşmesi emeğin denetlenmesine dönük süreçleri sertleştirecektir. İş güvencesi mücadelesi bugün aynı zamanda insanca yaşama hakkı mücadelesiyle iç içe geçmiştir.

Çok yönlü saldırıların karşısında çok biçimli örgütlenme

Sermayenin toplumsallaşmasıyla bugün, toplumun büyük çoğunluğunun işçileştiği bir sürecin içindeyiz. Üretimin küreselleşmesiyle işyerleri düzeyinde parçalanması ve milyonlarca insanın üretim dışına itilerek “çöp nüfus” haline gelmesi at başı gitmekte.

Kapitalizmin geldiği aşamadaki yaygınlaşma, derinleşme ve parçalanmanın boyutları karşısında çok yönlü ve çok biçimli örgütlenme ve bunun bütünleşmesi zorunluluk haline gelmiştir.

Türkiye’de farklı iş kollarından farklı mücadele pratikleri inşa oluyor. Bunlardan biri, son dönem öne çıkan Bağımsız Maden-İş öncülüğündeki maden işçilerinin direnişi ve öğrettikleri… Haklara sahip çıkma mücadelesini kararlı bir biçimde savunma… Aynı zamanda eylemin yürütülme biçimindeki sorumluluk ve esneme yeteneği ile güçlü bir toplumsal meşruiyet üretme…

Aynı anda işçilerin iş kolu, havza ve yaşam alanlarının ve işsiz işçilerin örgütlenme zeminini inşa etme, bununla beraber işçilerin yaşam alanlarında barınma, ulaşım, gıda eşitsizliğinin karşısında anayasal bir hak olarak “asgari yaşam standardı” talebini yükseltme mücadelesi önümüzde duruyor.

İşyeri komiteleri, sendikal örgütlenmeler ve mahallerde kurulacak dayanışma meclisleri sınıfın birleşik mücadelesinin araçları haline gelebilir.