Pişkinler, Acizler, Yüzsüzler… Yönetemiyorlar, Halk Yönetsin!

Memleket her anlamda yangın yerine dönmüşken olan biteni aciz bir şekilde izlemekten, pişkince açıklamalar yapmaktan başka ellerinden bir şey gelmiyor. Üstelik bu yangın yerini de ranta açmaktan başka bir şey düşünemeyecek kadar yüzsüzler. Gözlerimizin önünde bir yok oluş yaşanıyor. Havadan müdahale yapılmadığı için yangın, günlerdir birçok bölgeye sıçrayarak yayılmaya devam ediyor.

Yangınlar göz göre göre, bağıra bağıra geldi, geliyor. Ormanları, kıyıları, yaylaları, meraları, dereleri yağmaladılar. Doğamızı, havamızı, suyumuzu sermaye şirketlerine peşkeş çektiler. Sermaye merkezli rant politikaları neyi gerektiriyorsa onu yaptılar. Doğa için değil sermaye için önlem aldılar. Devlet ve kurumları tümüyle iflas etmiş, iktidar yönetemez vaziyette. Krizlere nasıl müdahale edeceklerini bile bilmiyorlar. THK’yı yıllardır paylaşamadılar, uçaklarını hangarlarda çürüttüler. Sonra da çıkıp THK’nin uçağı yok dediler. Bu acizlikle birlikte bir kez daha gördük ki, özel uçaklarından memleketin yangınını seyreyleyenlerin halkın önüne çay fırlatmaktan başka politikaları yok. Daha doğrusu halk için bir politikaları yok. Ama söz konusu sermaye olunca da rantın kokusunu evvelden alıp, gereğini hızlıca yerine getirmekte üstlerine yok.

Tesadüf bu ya, tam da orman yangınlarının başladığı günlerde, 28 Temmuz 2021’de Resmî Gazete’de Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla kıyılar başta olma üzere orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufunu karar merci Cumhurbaşkanlığı olacak şekilde Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkisine bırakan, orman arazilerinin Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri adı altında turizm yatırımcılarına açılmasını sağlayan bir kanun yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yangının ardından, yerel mimariye uygun konut yapacağını ileri sürdü. Ve hemen ardından bölge halkına müjde gibi sunulan ve ama borçlandırma ve rant politikalarından öteye gidemeyecek olan TOKİ’nin konutları dolaşıma sokuldu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi halkın aklıyla alay eden açıklamalarına devam ettiler. “Evi eski olan vatandaşlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler.” diyecek kadar yüzsüzleştiler. “Yangını elimle mi söndüreyim” diyecek kadar pervasızlaştılar.

Karşı karşıya kaldığımız orman yangınları bir krize dönüşmüş, siyasi iktidarın yönetememe krizini ise derinleştirmiştir. İrtifa ve meşruiyet kaybı geri dönülmez bir hal alan iktidar koalisyonu, çareyi hakikati eğip bükerek propaganda etme telaşında. İktidar medyası aracılığıyla “Dünya Türkiye’yi konuşuyor: Herkese örnek oldu” manşetleriyle, sosyal medya kanallarından yürüttüğü #StrongTürkiye kampanyalarıyla, Fahrettin Altun pratiklerinden medet umuyorlar.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar krizlerini saklayamıyorlar. Battıkça halkı aşağılıyorlar, halka çay fırlatıyorlar. “Devletimiz güçlü” diyorlar ama IBAN paylaşıp para toplamaktan da geri durmuyorlar. Yangını söndürecek kapasiteleri yok olmuş ama bunun üzerini örterek, henüz yangını söndürülmemiş bölgeleri ağaçlandırmaya kalkıyorlar. Antalya Valiliği’nden TEMA Vakfı’na “Orman yangınları sebebi ile zarar gören bölgelerin tekrar ağaçlandırılması için” fidan bağışları kampanyaları doğa için yeniden yeşertme dair uzak yakın bir şey ifade etmezken, adeta bir IBAN enflasyonuna dönüştü.

Yangınların bir kez daha gösterdiği tablo en hafifiyle budur. Yönetemiyorlar. Öyleyse halk yönetsin. Yaşamak istiyorsak, ormanlara, canlılara ve yaşamımıza sahip çıkmak istiyorsak biz yönetelim. Bu yangın yerine dönmüş memlekette örgütlenmek tek çıkış yoludur.

Şimdi halkın çıkışının tam zamanıdır.