Krizler Yumağını Halkın Direnişçi, Yaratıcı Gücü Çözecek

Türkiye, çoklu krizler içinde, çözülmesi her geçen gün zorlaşan düğümlere dolanıyor. Zenginler kâr edip sermayelerini büyütüyorken; halk güvencesiz çalışma, işsizlik, yoksulluk, barınamama cenderesinde “zulümlü bir yaşama” terk ediliyor.

Enflasyon, yükselen döviz kuru, zamlar, düşük ücretler, vergi yükü, halkı daha da yoksullaştırırken “kara kış”ın acı günleri ezilenlerin kapısını çalıyor.

Yapısallaşmış bir sorun olagelmiş ekonomik krizle baş edemeyen AKP-MHP iktidar koalisyonu “çözümü” yoksulların geçim kaynaklarını gasp etmekte arıyor. Şimdilerde buna bir de polis baskınları yoluyla atık ve kâğıt toplayıcılarının mallarına el koymaları eklendi. İşsiz, yoksul olan atık ve kâğıt toplayıcılarının geçim faaliyetlerini “kamu zararına vergi kaçırma” olarak adlandırılıp mallarına el konulurken; “kamu yararına” diye ihale alıp milyarlar kazanan sermaye grupları, vergi kaçırmak için “vergi cenneti” adalara paralarını transfer ederken hiçbir engelle karşılaşmıyorlar. Ortaya saçılan TÜGVA belgelerinden de bir kez daha gördük ki, iktidar, tüyü bitmemiş yetimin hakkını bir çıkar çetesine teslim etmiş.

Fiili seçim süreci

Bu koşullar içinde adı konmasa da çoktandır “fiili seçim süreci” yaşanıyor.

İktidar koalisyonu, çözümsüzlük içinde debelenirken yaşadığı güç kaybına karşı sermayenin ve kendi iktidarlarının çıkarları doğrultusunda, faşist rejimi inşa etmeyi tek çıkar yolu görüyor. Bu doğrultuda da kararlıca ilerleme çabasında. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Onlar öğrenci değil, teröristtir, eylemlerine izin vermeyin” talimatlarıyla, Boğaziçi direnişçilerine devlet güçlerinin saldırması, HDP’yi kapatma ısrarı, sosyalistlere yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalar bu durumun güncel göstergesidir.

Yine “10 Ekim Katliamı”nın altıncı yıl dönümünde, katledilen barış ve demokrasi savunucularını Ankara’da anmak isteyenlere yapılan saldırılar, faşist kurumsallaşmanın başka bir adı olan “10 Ekim Rejimi”ni normalleştirme ısrarları olduğu görülüyor.

Burjuva siyasetin mecrası

Restorasyoncu muhalefette, önce CHP, sonra İYİP’in; “Siyasi cinayetler olabilir; suikast duyumlarımız var” açıklamaları iktidar koalisyonunun siyasi alanı şiddet ve korku ortamına çevirmekten kaçınmayacağının dile getirilmesi açısından önemlidir.

İşte tüm bu krizli, korkulu, kaotik gerçekliğe Millet İttifakı’nın “restorasyoncu” çözümü; AKP-MHP rejimine karşı “Güçlendirilmiş Parlamenter Rejim” olmakta. Oysa içinde olduğumuz kriz, kapitalist sistemin krizi ve neoliberal ekonomi politikalarının dayandığı sınırdır. AKP-MHP iktidarının öznel çıkışsızlıklarıyla da “içkin” esas çözümsüzlük bu yapısal krizlerde aranmalı.

Halkın öfkesi faşizme, ırkçılığa kanalize edilmeye çalışılırken; iktidar blokunu oluşturan düzen partileri ağız birliğiyle siyaseti, öncelikli olarak “seçim/sandık” odaklı mecrada yürütme gayretindeler. Ortaya çıkabilecek ve kapitalist düzenin yağmacı sınırlarını hedef alması muhtemel her türlü halk muhalefetini, baskı ve şiddetle sindirmeye ya da “uslu” olmaya çağırmaktadırlar.

İkincisi ise kendi yarattıkları “korku ve şiddet” ortamında “güvenlik politikası” ile halkı temel sorunlardan uzaklaştırarak, halkın iradesini felç etmek. Halkın hissettiği yakıcı sorun ekonomik yoksulluktur. Yaşam alanlarının AKP-MHP iktidarı eliyle talan edilmesidir.

İşte restorasyoncu kanat tam olarak bu yağma düzeninin bekasını korumak maksadıyla yola çıkan ve halkın öfkesini ehlileştirmek için çabalayan bir siyasal güç alanı olarak beliriyor.

Halk güçlerinin siyaseti

Halk güçleri, bir yandan sermayenin rant için talan ettiği dereleri, ormanları, üniversiteleri savunarak “aktif” direniş gösterirken bir yandan da iktidara verdiği desteği geri çekerek -bunu yüzde 30’ların altına düşen AKP oylarında görmek mümkün- “pasif” direniş gösteriyor. Bu direnişlerin yarattığı olasılıklar içinde oluşan enerjinin, restorasyoncu güçlerce sermayenin güncel ihtiyaçlarına göre “içerilebileceği” gibi yepyeni bir “geleceğin” kapılarını açması da mümkün.

Krizler yumağının halkı bütün olarak içine çektiği bu kaotik ortamın çelişkileri ancak sermayeyi karşısına alabilecek bilinç ve direnişle kurulacak demokratik bir cumhuriyetle çözülebilir.

Bu cephenin büyütülmesi için mücadeleye devam.