Yarını Bugün Kazan!

İş Ekmek Barış Özgürlük İçin 1 Mayıs’a!

Çok özel ve bir o kadar da tarihsel bir sürecin içinden geçiyoruz. Birçok olasılığın aynı anda mümkün olduğu, karmaşık ve çetrefilli zamanlardayız.

Derin bir yoksullaşma dalgasının içerinde soluk alıp veriyoruz. 

Her güne, yeni bir zam, yeni bir kriz müjdeleniyor! Bir günü daha hayatta kalarak geçirmek için yaşıyoruz.

Hem bu krizlerin ağırlığı hem de onlarla başa baş giden halkçı direnişlerin tam ortasındayız.

1 Mayıs 2022’ye işte bu özel koşullarda gidiyoruz.

Sınıflar arası savaş sertleşiyor. Her sınıf kendi safındaki duruşunu daha da belirginleşiyor.

Faşizme karşı halkın barajı güçleniyor!

İktidar ve sermaye ortaklığının halka karşı açtıkları savaş yükseliyor. Zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum derinleşiyor. İktidarın, sermaye güdümlü sömürü politikalarıyla, zengin daha zengin yoksul daha da yoksul.

Kendi koltuklarının garantisi için faşizmin inşası hamlelerini hızlandırıyorlar. Faşist rejimin tesisi için faşizmin karşısında baraj oluşturan halk güçlerini yenmek zorundalar. Bunu bildikleri için halkın büyük Gezi direnişi ruhunu hukuksuz uydurma yargılamalarla yok etmeye çalışıyolar.

Ne var ki, siyasi iktidarın ezer geçeriz hesabı tutmuyor. Halk diz çökmüyor! Halkın barajı aşılamıyor.

Enflasyon alıp başını gitmiş, geniş tanımlı işsizlik yüzde 25’leri aşmış durumda. Ülkenin cumhurbaşkanı, “çalışmak isteyen herkesin iş bulduğu bir ülkede yaşıyoruz” diyor. Aynı konuşmanın devamında ise “müteşebbislere fırsat kapılarının her alanda açık olduğu bir ülkedeyiz” diye sınıfının sözcülüğünü yapıyor.

Kendi yarattıkları krizin, işsizliğin faturasını emekçiye kesiyorlar. Allem edip kallem edip sorunun esasını gölgelemeye çalışıyorlar. Ama nafile! Halk, gerçeği gündelik yaşamın gerçeğinden biliyor.

Biliyoruz; emek-sermaye uzlaşmaz zıtlığı üzerine kurulu bu sistemde, egemenler her geçen gün kimden safını daha da sıklaştırıyor. Bu uzlaşmaz zıtlık derinleştikçe kavga sertleşiyor. Ekonomik krizle bir arada derinleşen diğer krizler de kendi damarlarında kabarıp güçleniyor.

Devlet krizi, ekonomik, siyasal, ekolojik kriz ya da erkek egemen sistemin kadınlar üzerinde yarattığı yıkım…  Krizler, artık üzeri kapanamayacak kadar apaçık ortada.

İşte o yüzden, iktidar güçleri, faşizmin karşısına örgütlü birer güç olarak çıkabilecek tüm toplumsal dinamikleri bölüp parçalamaya çabalıyor. Toplumu düşmanlaştırıp, ırkçılığı, milliyetçiliği, şovenizmi köpürterek kendilerine alan açma niyetindeler. Toplumu sürükledikleri yıkımın molozlarından yaratacakları faşist bir rejime doğru hızla ilerlemeye çalışıyorlar! 

İşçi sınıfı yolu gösteriyor

İşçi sınıfının sesi aralık ayından bu yana dalga dalga yükseliyor.

Türkiye işçi sınıfı, sermayenin kârı için işçi sınıfını sıkıp posasını çıkarmaya, giderek daha ucuza ve esnek çalışmaya mahkûm etmeye çalışan sermaye güçleri ve onun ortaklığını yapan iktidara en büyük cevabı direnişlerle veriyor. Tarihsel mirasını dünden bugüne taşıyan işçi sınıfı, tarih yapıcı bilincini yeniden kuşanıyor.

Siyasi iktidar, sınıfın cebindeki üç kuruş maaşı, kursağındaki bir lokmayı günden güne küçültedursun; işçiler hakları, yaşamları, ekmekleri ve onurları için verdikleri mücadeleyi her gün biraz daha büyütüyorlar.

Yemeksepeti’nden Farplas’a, Çiğli belediye işçilerinden Passouth’a kadar ülkenin dört bir yanından kıvılcımlanan direniş ateşleri hala çeşitli biçimlerde sürüyor. Çoğunluğu sendikasız olan bu işçilerin başlattıkları direnişlerin bir kısmı sönümlenmiş olsa dâhi neredeyse hepsi bilinçlerde kırılmalara, yenilenmelere yol açtı.

Her bir direniş, işçi sınıfının farklı bölüklerine “Direnebiliriz, kazanabiliriz, yapabiliriz” dedirtti. İşçi sınıfı eylemin içinde öğreniyor ve öğretiyor. Sermaye ve iktidar ortaklığındaki faşist gidişten çıkışın yolunu gösteriyor.

Halkçı çıkış mümkün

Ülkedeki karanlık gidişin karşısındaki halk barajının bütün ögeleri canla başla direniyor.

Kadınlar direniyor, halklar direniyor, inançlar direniyor, gençler direniyor, ekolojistler direniyor, çocuk hakları savunucuları direniyor…

8 Mart gösterdi ki kadınlar kazanmakta kararlı! 

Newroz meydanları gösterdi ki savaşı, ırkçılığı, düşmanlığı körükleyenlerin karşısında başta Kürt halkı olmak üzere ülkedeki halklar yaşamda ve barışta ısrarcı! 

Rantçı, talancı, doğa düşmanı politikalar karşısında direnen köylüler, kentliler, ekolojistler her bir ağaç için, dere için, dağ için ses çıkarmaya devam ediyorlar.

Gençler Boğaziçi’nden ODTÜ’ye ülkenin dört bir yanından, kampüsten ve yurttan haykırmaya devam ediyorlar, haklarını istiyorlar, özgür ve demokratik üniversiteler istiyorlar.

Aleviler başta olmak üzere farklı inançlar, iktidarın her saldırısında birbirine kenetlenerek tekrar gösteriyorlar: Asimilasyona karşı bir olacağız, diri olacağız.

Çocuk hakları ihlallerine karşı ses çıkaran çocuk hakları savunucuları irili ufaklı seslerle, sözlerle mücadeleyi büyütüyorlar.

Memleketi kendi çıkarları uğruna karanlığa boğmaya çalışanlara inat halkın barajını yükselten mücadele dinamikleri güçleniyor, kararlılıkları ve direngenlikleri artıyor.

Gün geçtikçe birbirleriyle olan bağları da kuvvetleniyor, sokaktaki duruşları da.

Zaman, bütün bu güçlerin yan yana duracağı ve birlikte kazanacağı örgütlü bir toplumsal iradeyi çağırıyor. 

Şimdi sırada 1 Mayıs işçi bayramı, birlik ve mücadele günü var. 

1 Mayıs 2022, başta işçi sınıfı olmak üzere halkçı güçlerin mücadelesini ortak bir toplumsal-siyasal alanda buluşturacak olan gündür. 

1 Mayıs, halkın barajının tüm öznelerinin, direnişçi toplumsal güçlerin sokakta yan yana gelip vücut bulacağı gündür.

Şimdi 1 Mayıs’ta kazanma vakti.

Şimdi Toplumsal Özgürlük Partisi ile sosyalizm bayrağını yükselme vakti.

Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!