TÖPG’den “TKP” tartışmalarına dair zorunlu açıklama

İzmir’de başlayıp Ankara ve İstanbul’a yayılan ve şimdi de başka yerellere sıçrayarak devam etme tehlikesi taşıyan HTKP-KP çatışmasının, politik ortamın tüm devrimcileri olağanüstü görevler üstlenmeye ittiği, bir yeni Cumhuriyet için Kurucu Meclis inşası ve Demokratik Anayasa tartışmalarının öne çıktığı bir güncellikte yaşanması üzücüdür.

Yaşanan çatışmanın, hiç olmazsa şimdi olduğu noktada sonlandırılmasını taraflara öneriyoruz.

Ancak, öncelikle bir noktayı açıklığa kavuşturmalıyız.

“Hayır Tutuklanamaz” etkinliği sorumlularının açıklamasında yazıldığı gibi, olayın başlatıcısı KP güçleridir, HTKP güçleri ise kendilerine yönelen şiddetli saldırıya yine şiddet yoluyla cevap vermişlerdir.

Erkan Baş’ın seçim süreci içinde cezaevinde bulunan Demirtaş’a yaptığı ziyaretin ve en son Bostancı’da yapılan “Yeni bir sol atılım için Devrimci Cumhuriyet” etkinliğindeki kitlesellik ve çoşkunun, bu gelişmeleri kendisine yönelik bir tehdit olarak algılayan KP yöneticilerini rahatsız ettiği ve söz konusu etkinliğin hemen sonrasında yayınlanan bildirilerinde yazılan tutumun oluşmasını tetiklediği anlaşılıyor. Saldırı, takriben 1 hafta önce yayınlanan bildiride deklare edilen tutumun hayata geçirilmesidir.

Bir müddet ortaklaşa siyaset yürüttükten sonra başka türlü değil ama zıt uçlara doğru yönelerek ayrışıp farklılaşan bu iki eğilimin yüksek gerginlik içinde bulunması doğaldır.

Son on yılların ağır liberal etkisi altında kalan ve siyasal konformizmin bataklığında gevşeyerek devrimci bilinçleri körelmiş kimi sosyalist ekipler ve bireylerin, yaşanan üzücü olaylar sonrasında yayınladıkları açıklamalarla, adeta “melek kanatları” takarak “temiz-steril” bir siyasal ortam özlemlerini dillendirmelerini, hele içinde bulunduğumuz kaotik ortamda, ahmaklık ve panik işareti olarak görüyoruz.

Bu ekipler ve kişiler tarafından özellikle “alay” konusu yapılan “İsim konusunun öne çıkması” ise, bir rastlantıdan öte gitmez; o olmasaydı başka bir gerekçe mutlaka olacak ve gerilim yaşanacaktı. Çünkü, KP-HTKP ayrımı sıradan ya da keyfi gerekçelere dayanmıyor; ayrışma doğrudan Gezi’nin ürünü olarak oluşup netleşti.

Gezi’nin devrimci-halkçı çoşkusundan etkilenen TKP içindeki kimi güçler, bu etkiyi partileri içinde tartışmaya açınca ayrışma yaşandı.

Devrimci ortamda yaşayan herkesin iyi bildiği gibi, ayrışma sonrasında KP “ulusalcı” dokusunu iyice netleştirirken, HTKP “Devrimci Cumhuriyet” şiarına dek uzanan bir yönelime girdi ve hem diğer devrimci güçlerle hem de Kürt halkının özgürlük arayışıyla ilişkilenmenin kendilerine özgü yollarını keşfetmeye çalışıyor.

KP güçlerine, devrimci ortam içerisinde kalmaya devam etmelerini ve ne yazık ki sürüklenmeye başladıkları Perinçek alanından uzaklaşmalarını öneriyor, meşru olan “İsim” tartışmasını meşru yollarla yürütmeleri çağrısında bulunuyoruz.

HTKP güçlerine, soğukkanlı olmalarını ve şayet kendilerine dönük saldırılar devam ederse şiddetten uzak meşru savunma konumunda tutunmayla yetinerek devrimci-komünist faaliyette yoğunlaşmaları çağrısında bulunuyoruz.

 

TÖPG

 

Not: O arada, paylaşılamayan TKP isminin temsil ettiği uzun tarihselliğin ana gövdesi olan ve Şefik Hüsnü Değmer-Hikmet Kıvılcımlı-Reşat Fuat Baraner ve Mihri Belli’de zirvelerini oluşturan bir geleneğin günümüzdeki taşıyıcısı olma şerefine layık olmaya çalışan bir siyasal eğilim olarak, bu geleneğin içinden gelmeyen her iki yapı açısından da yürütülen “isim” tartışmasının tarihsel bir derinliğe sahip olmayan, anlamsız ve içi boş bir tutum olduğunu düşünüyoruz. Bir özel tarih yaşadıktan sonra örgütsel olarak sönümlenen TKP örgütünün isminin tarihe bırakılması gerekiyor.