Liderlik ufkunu açığa çıkarmak – Pelin KAHİLOĞLU

 

16 Nisan öncesinde varolan kaotik ortam ve iç içe geçmiş kriz dinamikleriyle beraber gayrimeşru referandum sonrası meşruiyet krizi de derinleşti. Her türlü hile ve baskıya rağmen “Hayır’ın” enerjisini engelleyemeyen iktidar YSK darbesiyle referandum sonucunu değiştirdi.

“Hayır’ına” sahip çıkan binler, günlerce sokaklarda referandum sonuçlarını tanımadığını dilen getiren eylemlilikler yaptı.

8 Mart gece yürüyüşüyle tekrar açığa çıkan, 16 Nisan sonrası “Hayır” eylemlilikleri ve 1 Mayıs ile devam eden toplumsal güçlerin hareket halinde oluşu sürüyor. Bununla beraber bu hareketlenmenin öncülük boşluğu ve görevi de önümüzde duruyor.

Emek- yoğun çalışma tarzı

Emek-yoğun çalışma; kolay sonuç beklemeden, her ayrıntıyı hesaplayan, zihinsel, fiziksel ve ruhsal olarak tam bir yoğunlaşma halinde hareket edebilmektir. Bu hareket edişte fiziksel yorgunluk, en basit, başa çıkılması en kolay sorundur.

Görev ve sorumlulukların, her aşamada artması ve karmaşık sorunların çözümünü talep etmesi karşısında müthiş bir gerginlik-kaygı hali ortaya çıkar ve devrimci kadroyu zorlar. Bu zorlanmayla başa çıkmanın yolu, uyanık ve tetikte olan bir ruh haline sahip olmaktır.

Devrimci kadro, savaş sahtında olduğunu bilen yerden, reflekslerinde hassasiyet kazanmak, sezme gücünü arttırmak ve çözüm gücü olmak mecburiyetindedir.

Kadrolar, ezilenlerin kurtuluşu, toplumun özgürleşmesi mücadelesinde “partinin işçisi-hamalı” olmaktan şikayetlenmeden, daha fazlasını yapmayı hedefleyebilmelidir.

Güçlü duruş

Güç, bir işi yapabilme, zorluklarla başa çıkabilme kabiliyetidir. Kendi gücünün sınırlarında gezinmeyen kişilikler, savaşı başından kaybeder.

Devrimci kadrolar açısından, zayıf olma hali kabul edilemez.

Kadrolar, devrimci bir savaşçı-eylemci olduğunun farkında olarak bilincini ve iradesini inşa eder.

Muhalif bir kişiliğin ötesine geçip ihtilalci-kopuşçu bir kişilik kazanır. Bunu yaptığı oranda da güçlenir.

Nesnel veya öznel yetmezlikler karşısında yakınmayan, kırılıp kıvrılmayan, yetmezlikleri aşmayı başka tarihe havale etmeyen kadrolar, kendi içinde-kişiliğinde güç odakları oluşturur. Güç odakları arttıkça devrimci kadroların, iç motivasyonu yükselir ve kendine güveni artar.

İktidarı kurma perspektifinden doğru iddia sahibi olur. Kendine alan açar ve “görevin sahibi”olur.

Kendini adayışta sınırsızlık

“Kendini adama” kendinden vazgeçiş değil, yaşanılan kültür-çevre, sistem tarafından belirlenmiş kendiliğinden kopma ve kendini daha üst seviyede yeniden inşadır.

Öncü kadro olabilmenin koşulu, “sınırsız” bir bakış ve yaşayış anlayışına sahip olmaktır.

Özgün ilişkilenme biçimlerini kavrayan ve kitlelerle sıkı bağlar kurabilen devrimci kadrolar, toplumsal etki alanı oluşturur.

Kaos ortamlarında öne çıkan tarihsel-stratejik kişilikler haline gelir, “kurucu önderliğe” doğru yol alır.

“Kurucu önderlik” misyonunu hedefleyen kadrolar, bulunduğu ortamı şekillendirir, harekete geçirir.

Bu misyon, kadronun kendi kişiliğinin, ortaya koyduğu salt devrimci bir duruştan belirlenmez.Devrimci kişiliğinin buluştuğu ve değer ürettiği toplumsal dinamiklere yaslanır, kendini oradan doğru var eder. Ve toplumsal dinamiklerin sözcülüğünü üstlenir.