Bireyin özgürlüğü ve devrimcilik – H.Arıkuşu

“Çelişkiyi gören, çözümü de gücü de görendir.” Der; Lenin

Toplumsal olayları doğa ve birey gerçekliğini çelişki içinde değerlendiremediğimiz ölçüde karanlığa kurşun sıkarız. Gerçekliğe erişemeyiz. Gerçeğin gücünü benliğimizde hissedip eylemlerimize dökemeyiz.

Çelişki, diyalektiğin özüdür. Ancak zordur, çelişkinin yükünü taşımak. Bilincimizi aydınlatıp çözüm gücü olduğu kadar gerilim de yükler insana. Gülü seven dikenine katlanır derler. Evet, ama o diken yırtıcı ve buhranlayıcıdır. Güç olmak istemek olaylardaki çelişkiyi görmekte yatar ama bireyin dengesini de sarsar.

Bu tespiti, güzel bir metaforla en etkili şekilde anlatan filozof Nietzsche’dir sanırım. “Yıldızlar doğurmak istiyorsan, kaosu içinde taşımalısın.”

Devrimci birey olmak böyle bir şeydir. Gerçekliğin çelişkisini, içinde taşır,  kaosu politik duyarlılıkla benimser ve ona göre de davasını sürdürür.

Kapitalizm ve birey

Kapitalizmin insanlığa kazandırdığı en büyük değer birey olma özgürlüğüdür. Eşitlik özgürlük sloganıyla feodal toplumsallığa bireysellik getirmiştir. Birey, psikolojisiyle, düşünce ve istekleriyle, “ birey olma” özgürlüğüne erişmiştir. Kapitalist birey Goethe’nin Faust(1) tipolojisinde yansıtılır.

Yeni bilim olan Freud un sistematiğini oluşturduğu birey en ince ve derin psikolojisine psikanaliz yöntemiyle inilir. Kapitalizmin doğuş koşullarında kapalı toplum içinde özgürleşip, “birey olurken”  oysa şimdi parçalanmış, benlik bütünlüğü kaybolmuş, karakteri bozulmuş bireylerle karşı karşıyayız. kapitalizm yarattığı özgür bireyle burjuva sermaye düzenini inşa etmiş, şimdide bireyi kendi psikolojisine hapsederek köleleştirmektedir.

Devrimcilik ve birey

Devrimci birey, kendi psikolojisine teslim olan değil, kendini aşandır. Burjuva birey iradesiz ve kendiliğindendir. Onun bireysel varoluşu bencilliktir. Eğlencenin, tüketimin, hazzın, popüler kültürün cenderesinde benliği parçalanmıştır.

Devrimci birey, atak ve iradelidir. Nesnelliğe hapsolmaz, kendinde değiştirme gücü görür. Onda “Faustien” pazarlıkçı kişilik barınmaz. Burjuva değerlerin karakter aşındırıcı nesnelliğiyle mücadele eder. Her an kendini yeniden üretir, yaratır. Devrimci kişilikte bireysellik, birey olma vardır ama bencil değildir. Toplumla ilişkisi ve çelişkisi içerisinde birey olur. Kapitalizm bireyi toplumdan kopararak bencilleştirirken devrimci kişilik birey-toplum diyalektiği içerisinde kendi bireyselliğini oluşturur.

Psikolojik derinliğe ulaşmak

Sonuç olarak, çelişkiyi görmek olayları bağlantılı olgular şeklinde görmeyi beraberinde getirir. Çünkü gerçeklik ilişkili, etkileşimli,  tarihsel oluşumlu ve dönüşümlüdür. Burjuva birey tarihsel ve toplumsal süreçten koparılmıştır. Oysa bütün mesele toplumsallık içinde birey olmayı başarmaktır.

En büyük bencillik bireyin kendi psikolojisine hapsoluşudur.  “Benim psikolojim” tutkunluğu ve bilinciyle mücadeleden kaçış aramaktır.  Elbette ki her bireye özgü bir psikolojik gerçeklik vardır. Bireyin kendini gerçekleştirmesinde kendi psikolojisini tahlil etmesi, benliğini kavraması bir derinlik sağlamaktadır. Devrimci kişilik şekillenirken psikolojik derinliğe ulaşmak önemlidir.

Devrimcilik, kendini bilmek kadar kendini aşmaktır aynı zamanda. İşte bu nedenledir ki, kendi bireysel psikolojisinin bencil sularında boğulmadan kendini aşmak en büyük devrimciliktir.

(1)Kapital’de öne çıkan edebi ve ebedi figürlerden birisi Goethe’nin Faust eseridir. Faust, diyalektik ve tarihsel materyalizmin temel öğelerinden “çelişki” ve “ikilem”i açıklayan müstesna karakterlerden birisidir. Bu anlamda Faust, modern insanın çelişkileri üzerinden modern dünyada maddi yaşamın (kapitalist üretim tarzının) çelişkilerini ve ikilemlerini betimleyen bir imge olarak yer alır.