Kriz öğrencileri teğet geçmiyor – İpek Karanfil

Dünyada ve Türkiye´de kendini gösteren ekonomik kriz derinleşerek varlığını sürdürüyor. AKP hükümeti kendi içinde birçok kriz barındırıyor. Bunların en sarsıcı olanı ise ekonomik kriz…

Krizin getirisi olan işsizlik ve pahalılığın faturası ise emekçilere, yoksullara ve öğrenci gençliğe kesiliyor.

Şirketleşmiş üniversiteler

Neoliberal politikalar üniversiteler boyutunda kendinden sıkça bahsettiriyor. Eğitim, hak olmaktan öte sermayedarlar için yeni bir pazar olarak görülüyor.

Yemekhaneden kantine, ulaşımdan barınmaya kadar eğitim için her şeyin para demek olduğu bir süreçten geçiyoruz. Yemekhane ve kantin ihalelerinin özel şirketlere verilmesi, üniversitelerin sermayeye nasıl peşkeş çekildiğini gösteriyor.

Öte yandan ücretsiz verildiği iddia edilen eğitim artık satın alınabilir durumda. Harçların kaldırıldığı söylense de ikinci öğretim, ek dönem, yaz okulları, formasyon programları adı altında öğrencilerden ücret alınmaya devam ediliyor.

Üniversiteler bilim ve akademinin icra edilmesi gereken yerlerken sistemin ve sermayenin çıkarına çalışan birer şirket olarak karşımıza çıkıyor. Sermaye ile iç içe giren ve sıkı bağlar kuran rektörler ise üniversiteyi bir rant alanı olarak kullanıyor.

Dört yıl biter mi?

Atılan her adımın maddi bir karşılığının olduğu üniversitelerde harçtan barınmaya dek birçok problem olduğu açık. Sosyal devlet tarafından bir hak olarak öğrencilere verilmesi gereken eğitim desteği ise bir ayrıcalığa ve lütfa dönüştürülmüş durumda.

Üniversiteliler okulu bitirmeye çalışırken bir yandan da nasıl yaşayabileceğini düşünmek zorunda. Evlerde yaşamını sürdürmek zorunda kalan öğrenciler devlet kredisi/bursu ile kira masraflarını bile karşılayamıyor. Mezun olsa dahi kendi okuduğu bölüm dışında birçok işi yapmak zorunda kalacağını bilen üniversiteliler çözümü iş hayatına atılmakta buluyor. Gelinen aşamada son 5 yıl içerisinde geçim problemi nedeniyle okulu ve işi aynı anda sürdüremeyip okulu bırakmak zorunda kalan öğrenci sayısı 1 milyon 155 bine ulaştı. AKP eğitim politikalarıyla öğrencileri geleceksizliğe sürüklüyor.

İş hayatına atılan öğrencilerin problemi burada bitmiyor. Üniversiteliler çalışmaya başladıkları yerlerde güvencesiz koşullarda ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Birçok öğrenci iş güvenliği bulunmayan ortamlarda çalışmak zorunda kalarak iş cinayetine kurban gidiyor.

Krizin bedelini kim ödeyecek?

AKP/ Erdoğan hükümeti, yaşadığı siyasal ve ekonomik krizi toplumu kutuplaştırarak ve daha da yoksullaştırarak çözme çabasında. Bu siyasetini de en çok üniversiteliler üzerinden yürütüyor.

Erdoğan, her kesimden öğrenciye ulaşarak ayrımcılığın önünün kesileceğini ve öğrenciler arası ekonomik eşitsizliklerin aşılacağını söylemişti. Yine aynı Erdoğan Boğaziçi üniversitesi öğrencilerine ve aslında bütün muhalif öğrencilere yönelik “Bu komünistleri burada barındırmayacağız, okutmayacağız” diyerek ayrıştırıcı politikalardan vazgeçilemeyeceğini gösterdi. “Burs almayın, kredi alın, bedavacı olmayın” bakış açısıyla da öğrenciler bedavacılıkla suçlandı.

AKP’nin bu politikalarına karşılık, gençliğin “sorunlarına çözüm üretemeyen, toplumsal bağlamından kopuk üniversiteliler” olduğu yönündeki eleştirilere karşın kimi zaman bireysel kimi zaman örgütlü çıkışların varlığı da bir gerçeklik.

Kampüslerden doğru sert rüzgârların estiği gerçekliği kadar bunun karşısında devrimci zeminde alternatif bir üniversite rüzgârının estiği de inkâr edilemez. Durum sanılanın aksine hiç umutsuz değil.

Üniversiteliler yaratılan krizlerin bedelini ödemeye hiç niyetli görünmüyor. İlerleyen zamanda eşit ve parasız eğitim sloganları çokça gündemi meşgul edecektir. Ve son sözü üniversiteliler göstereceği mücadele gösterecektir.