TÖP: Eğitime Bütçe Yok, Okullar Hazır Değil, Tüm Sorumluluk Velilere Yükleniyor

Salgın koşulları giderek ağırlaşıyor. Vaka sayıları ve ölüm oranları yükseliyor. Hastanelerin yoğun bakım ve ayakta bakım hizmetleri tıkanırken; sağlıkçılar için dahi yeterli önlemler sağlanmıyor. Devletin konuyla ilgili şeffaf bilgilendirmeden kaçındığı, tüm açıklama ve politikalarda sermayenin ihtiyaçlarını öncelediği, halkı maske takmaya davet etmek dışında adım atmadığı ve tüm ülkeyi virüs ile baş başa bıraktığı zor günlerden geçiyoruz. Tüm bunların ortasında, okulların açılacağı tarih olan 21 Eylül yaklaştıkça kaygılar da artıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı(MEB) tarafından yapılan son açıklamada; okullarda, 21 Eylül’de okul öncesi ve 1. sınıflar olmak üzere yüz yüze eğitime geçileceği, sonraki kademelerin bu aşamadan sonra okula başlayacağı, bu noktada çocukları okula gönderip göndermeme kararırın velilere bırakılacağı söylendi.

Okulların açılışı geciktikçe, okuldan uzaklaşma oranı ve çocuk işçiliği artıyor. Bu süreçte akranlarından uzak kalan çocuklar pek çok ihmale ve istismara da maruz kalıyor, psikolojik ve sosyal olarak süreçten olumsuz etkileniyorlar.

Okula gönderme kararırın “tercihe” bırakılması, zaten var olan eşitsizliğin derinleşmesine; üst ve orta sınıfların çocuklarının daha sağlıklı ve nitelikli koşullarda eğitim alırken, işçi sınıfından ve yoksul ailelerin çocuklarının salgın koşullarında hiçbir önlemin alınmadığı okullarda eğitim ortamına atılmalarına neden olacaktır. Bu da yoksulların yaşam alanlarında zaten iyice kontrolden çıkan salgının daha da yayılmasına neden olacaktır. Seçme şansı, ekonomik gelir ile doğrudan bağlantılı olacaktır ve işçi sınıfı çocuklarının seçme şansı olmayacaktır! Devletin, üzerine düşen kamusal sorumluğu alması ve her çocuk için eşit koşulu sağlaması gerekiyor.

Bu noktada, çocukların eğitim hakkına erişmesini sağlamak devletin temel görevidir. Ancak eğitim hakkını, sağlık hakkından ayrı düşünemeyiz. Bütün okullarda gerekli önlemlerin alınması, kaygıları giderici ve şeffaf açıklamaların yapılması, bütünlüklü ve çocuğun üstün yararını gözeten bir salgın dönemi eğitim planlamasının detaylarıyla hazırlanması, öğretmen atamalarının hızlıca yapılması, okullara ek personel alınması, okullardaki sınıflar ve ortak alanların mesafenin korunabileceği biçimde düzenlenmesi, ders içeriklerinin, çocukların psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını ve salgın sürecinde yaşadıkları ihlalleri ve kayıpları da gören bir yerden yenilenmesi, okullardaki tüm dezenfektan ve koruyucu ekipmanlar ile özellikle çocuklar ve öğretmenlerin maskelerinin ücretsiz sağlanması ve tüm çocukların eşit koşullarda eğitime ulaşması sağlanmalıdır. Bütün bu adımların acilen atılması gerekmektedir. Şimdinin koşulları içerisinde sağlanabilecek, gerçek taleplerdir.

Yüz yüze eğitimin başlayamadığı durumlarda ise uzaktan eğitim koşulları sağlanmalıdır. Salgının ilk aylarında başlatılan EBA yayınları birçok açıdan sorunludur. Bu yayınlara teknik yetersizlikten, yani yoksulluktan dolayı ulaşamayan milyonlarca çocuk var. Ayrıca bu derslerin içeriği ve formatı sürece ve çocukların gelişim ihtiyaçlarına uygun değil. Bu noktada bütün öğrencilere gerekli cihazların ücretsiz olarak ulaştırılması, internet erişimlerinin sağlanması ve bunlar için altyapıların oluşturulması şarttır. Ayrıca derslerin içerik ve formatları da konuyla ilgili sendika, dernek ve pedagoglarla ortak hazırlanmalı, çocukların yararı, gelişim ihtiyaçları gözetilmelidir.

Bütün bunlar için ise eğitime bütçe ayrılması şarttır. Öğretmenleri hedef göstererek, onları eğitim sorunlarında “asıl yük” olarak ilan eden özel okullar zinciri sahibi bakanın, bütçe konusunda hiçbir açıklamasının olmaması ve yine aynı bakanın, çocuk işçiliğini durdurup, çocukları tarlalardan, işliklerden, atölyelerden çıkarması gerekirken bunları meşrulaştıran pozlar vermesi, bu konuda demeçler vermesi kabul edilemez.

Tüm süreç boyunca sorumluluğu vatandaşa yükleyen devlet, burada da sorumluluğu üzerinden atıp velilere yüklemek derdindedir. Kayıtlarda ailelerden “temizlik malzemesi”, “dezenfektan”, “maske” istenmesi, devletin, okulların hijyeni konusunda hiçbir adım atmayacağının, bütçe oluşturmadığının göstergesidir.

Ekonomik kaygılar ve özel okulların ihtiyaçlarının değil, çocukların haklarının gözetildiği bir eğitim politikası acil ihtiyaçtır. Salgından en çok etkilenen kesimlerin başında gelen çocukların tüm ihtiyaçlarının karşılanması için mücadeleyi yükseltelim. Herkes için parasız, nitelikli eğitim; parasız nitelikli sağlık haktır. Çocuk merkezli, eşit, bilimsel, nitelikli, ücretsiz eğitim; ancak Demokratik Cumhuriyet koşullarında mümkün olacaktır. Eşitsizlikler üzerine kurulan ve kendini sürekli yeniden üreten bu kapitalist sistemin eğitim politikası içerisinde, bugünün acil taleplerini dillendirip kazanırken; Demokratik Cumhuriyet çevresinde örgütlenmek elzemdir. Demokratik Cumhuriyet’in üzerine kurulacağı Demokratik Anayasa, çocukların bütün haklarını gözetecek ve bu bunları yasalar yoluyla güvenceye alacak bir anayasa olacaktır.