TÖP: 1 Mayıs’ta Alanlardayız!

Kendi acil ve meşru ihtiyaçları için mücadele eden halk güçleri aynı zamanda, iktidarın ülkeyi soktuğu bataklıktan çıkış için mücadele ediyor, ettikçe özneleşiyor, toplumsal bir özgürleşmenin kurucu toplumsal gücünü oluşturup, ön açıyor.
İşçilerin direnişi ülkenin dört bir yanına yayılıyor.
Kürtler, Aleviler, kadınlar, gençler, doğa savunucuları faşist inşanın adım attığı her yerde direniyor.
İktidar, halkın mücadelelerinden oluşan halkın barajını aşamıyor.
Biliyoruz, birlik, mücadele ve dayanışma halkçı bir çıkışın tek yolu.
Halk düşmanı iktidarın devreye soktuğu salgın yönetme politikalarının aslında salgının kontrol altına alınmasının değil de işçilerin, kadınların, gençlerin, doğa savunucularının, halkların yükselen öfkesinin kontrol altına alınmasıyla ilgili olduğu çok açık değil mi?
Acizler, hiçbir sorunu çözemiyorlar, sadece baskı ve şiddet politikalarıyla ayakta kalabiliyorlar.
Bizlerin bütün gücümüzle sadece patronların kârı için çalışmamızı, ama haklarımız için, insanca bir yaşam için mücadeleden imtina etmemizi istiyorlar.
İşte, tam da bu yüzdendir ki, 1 Mayıs’ı yasakladılar.
Yan yana gelmemizi, ortaklaşarak insanca bir yaşam için mücadele etmemizi ve yeni bir dünyanın olanaklarını yaratmamızı engellemek istiyorlar.
İşçiler, emekçiler…
İktidar, adına “kapanma” dediği cehennemi koşullarda işçilere “Siz çalışın, hasta da olsanız fark etmez, yeter ki sermayedarlar zenginliklerine zenginlik katsın!” diyor. Yani “Çarklar dönsün, paralar patronlara gelsin!” deniyor.
Salgından ölmüşüz, iş cinayetlerinden ölmüşüz, onlar için ne gam!
Ağaçları kökünden yıkarak, dereleri kurutarak çalışan iş makineleri, kapanmadan faydalanarak doğal alanları rahatça tahrip etsin, ama kimse bunlara karşı ses çıkaramasın istiyorlar. Doğal alanlar çöksün, onlar için ne gam!
Kadınlar öldürülsün, onlar için ne gam!
Esnaf batsın, insanlar yoksullaşsın, işsiz kalsın, daha da borçlansın, intihar etsin… Onlar için ne gam!
Yeter ki “Gelsin paralar, dolsun kasalar!”
Yasakları da iktidarları gibi meşru değildir ve 1 Mayıs yasakları yok hükmündedir.
Ne haklarımızdan ne de 1 Mayıs’ımızdan vazgeçmiyoruz.
İnsanca ve güvenceli bir yaşam için, halkın haklarını savunacak ve taleplerimizle 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız.
Yolu açmak için müdahale edelim, birlikte değiştirelim!
1 Mayıs çağrımızı yaparken, içinde bulunduğumuz dönemin ihtiyaçlarını gözeten bir konum almaya çalışıyoruz.
Yasakçı anlayışı gizli bir sevinçle karşılayan ve “yapacak başka bir şey olmadığını” belirterek işin içinden sıyrılıvermeye çalışan bürokratik-icazetçi anlayışın güncellenmiş hallerine tanık olduk.
Ama öte yandan, sahici bir karşılığı ve gerçekliği olmayan, sırf eylemin parlaklığını ön planda tutan ama sorumluluğunu unutarak hareket eden “manifestocu-ültimatomcu” eğilimlere de tanık olduk. Partimiz iki uca savrulan eğilimlerle de uzlaşmayarak, merkezine halkın talepleri ve onların siyasallaşmış hedefini koyan bir anlayışla, zaaflı tutumlarla soğukkanlıca sınır çizerek ilerledi, ilerliyor.
1 Mayıs’ın kitlesel bir şekilde kutlanamayacağı açığa çıkınca, ‘’bu koşullarda bir şey yapılamaz” anlayışına karşı, 1 Mayıs Platformu içerisinde konumlandık. Platformdaki güçlerle ortaklaşma zeminini önemsedik ve el ele omuz omuza vererek ortaklaşa inşa ettik.
Platform, üstüne yüklenen devlet şiddetine rağmen günlerce süren ortak bir çabayla bölge bölge, havza havza, semt semt 1 Mayıs havası estirdi. 1 Mayıs’ın adını unutan ve son anda iktidarın icazet sınırları içerisinde bir kutlamayı önüne koyan büyük konfederasyonların ve kimi sosyalistlerin yere düşürdüğü 1 Mayıs bayrağı hep birlikte taşındı.
Farklılıklarımıza rağmen, 1 Mayıs Platformu içinde devrimci bir zeminde ortaklaşmanın günümüz koşullarındaki değerini bilerek sorumlu bir tutum geliştirmeye çalıştık, öyle de devam etmeyi hedefliyoruz.
Şimdi, Toplumsal Özgürlük Partisi olarak diyoruz ki, 1 Mayıs’da bulunduğumuz her yeri 1 Mayıs alanı yapacağız, bulunduğumuz her yerde 1 Mayıs’ı kutlayacağız.
Yaşasın 1 Mayıs!
Biji Yek Gulan!