Kapitalizm öldürüyor.
Sermaye düzeninin doymak bilmeyen sömürüsü, dünyayı bir kez daha felaketlerle yüz yüze bırakıyor.
Pandeminin ortaya çıkmasının en önemli sebebi kapitalist üretim sistemi. Pandeminin yarattığı yıkımın bu denli büyük olması da açıkça kapitalizmin suçu.
Pandemi, elimizdeki bilim, teknoloji ve üretim araçlarının toplum ve doğa merkezli kullanılmasıyla pekâlâ önlenebilirdi.
Tüm dünya halklarının bir an önce aşılanmasını gerektiren hastalık koşullarında, adına “fikri mülkiyet hakkı” denilen patent ile sermayenin kârı, insan hayatının üstünde tutuluyor. Öyle ya; kapitalizm için, sermayenin çıkarları karşısında insan hayatının kıymeti ne ki!
Büyük ölçüde kamu tarafından finanse edilen laboratuvarlarda yürütülen araştırmaların ardından geliştirilen Covid-19 aşıları, büyük sermaye grupları tarafından bir yatırım ve kâr aracı olarak kullanılmak isteniyor. Dünya çapında her gün gerçekleşen binlerce ölüm vakası, aşısı bulunmuş bir hastalık yüzünden gerçekleşiyor.
Bu aşıların tekeller tarafından kısa sürede tüm dünyaya yetecek kadar üretilmesi ise çok zor.
Yeteri kadar üretilemeyen aşılar, küresel sermayenin merkez ülkeleri tarafından satın alınarak stoklanıyor. Aşı geliştiremeyen ülkeler ise sınırlı sayıda aşıya erişebiliyor. Hal böyle olunca bu düzen içerisinde pandemiyi küresel ölçekte sonlandırmak imkânsız görünüyor.
Virüs dünyada ne kadar uzun süre dolaşımda kalırsa, mutasyon riski ve eldeki aşıların etkisiz olma ihtimali o kadar büyük olacak.
Türkiye’de ise durum daha da kötü!
Siyasi iktidar pandemiyi yönetemiyor.
Her gün yüzlerce insanımız ölüyor. Milyonlarcamız ise göz göre göre ölüme ve hastalığa terk ediliyor.
Siyasi iktidar başından beri, halkın değil, sermayenin çıkarlarını gözetiyor.
“Çarkları döndürme” telaşı bulaşı zincirini kıramadı.
Söz konusu güvencesiz sözde kapanma uygulamalarında çalışmak zorunda bırakılanlar pandemiyle; çalışamayanlar ise açlıkla yüz yüze bırakıldı, bırakılıyor.
Sermayenin sıcak para akışını, turizm patronlarının kasasını garanti altına almak için turistler kapanma, sokağa çıkma uygulamalarından muaf tutuluyor.
Bir yıldan fazladır okulların kapalı olduğu ülkemizde, eğitim emekçileri başta olmak üzere bu alanda çalışanlar ve öğrencilerin aşılanmasına dair bir adım atmak yerine, iktidar, turizmi, sermayenin çıkarlarını önceliyor.
Pandemi koşullarında sermayeye milyar dolarlar akıtılırken, sözde salgın kısıtlamaları, işsizlik, yoksulluk ve kriz koşulları nedeniyle halklar cehennemi koşullara mahkûm ediliyor.
İktidarın sermaye merkezli politikaları, sömürünün pandemi bahane edilerek korkunç boyutlara ulaşması, artan işsizlik, borçlanma, yükselen vergiler ve enflasyon halkı yıkıma sürüklüyor.
Başlayan aşılama süreci ise yeterince tedarik edilemeyen aşılar ve sürecin yönetilememesi sebebiyle tıkanma noktasına geldi. Toplumun sadece yüzde 13’ü iki doz aşıya ulaşabilmiş durumda. Yapılan günlük aşı miktarı ise her geçen gün azalmakta.
Aşıya erişimin sınırlı olması sebebiyle güvencesiz kapanma ile açlığa mahkûm edilen milyonlar, halka kesilen para cezaları, keyfi yasaklar yeni normalimiz haline getiriliyor.
Sermayenin normalini kabul etmiyor ve normalleştirmiyoruz.
Kapitalizme mahkûm değiliz, yaşamak için haklarımızı talep ediyoruz.
Biz halkız ve en temel insan hakkımız olan yaşama hakkımızı istiyoruz.
Toplumsal bağışıklık için aşı şart!
Aşıların geliştirilmesini sağlayan bilgi insanlığın ortak birikimidir. Araştırmaların bütçesi de halkın cebinden karşılanırken, aşıda ve tüm sağlık çalışmalarında patent kabul edilemez, derhal kaldırılmalıdır.
Bilimsel olarak etkili, güvenli ve ücretsiz aşı haktır.
Pandemiyle en etkili mücadele aşıdır; gerekli aşılar tedarik edilmeli ve aşılama süreci bitene kadar güvenceli kapanma uygulanmalıdır.
Acil ve zorunlu iş kollarında çalışanlar başta olmak üzere tüm işçi ve emekçiler aşılanmalıdır.
Eğitimin aç-kapa olmadan sürmesi için okul bileşenlerinin tamamı aşılanmalıdır.
Aşılama programı ve randevu sistemi karışıklığa, güvensizliğe yer bırakmayacak biçimde düzenlenmelidir.