Emperyalistlerin Süreklileşen Savaşlarına Karşı Yaşasın Halkların Barışı!

Kapitalizm dünyanın dört bir yanında savaşlara yol açamaya devam ediyor. Sermaye sınıfının sürekli savaş stratejisi Afganistan, Irak, Suriye, Ukrayna, Yemen, Libya başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında halkları yıkıma uğratıyor. Son yirmi yılda emperyalist güçlerin giriştikleri işgal ve bu işgaller sonucunda neden oldukları savaşlarda milyonlarla ifade edilen sayıda insan öldü. Bugün savaş yeniden Afganistan coğrafyasına sıçradı ve eğer durdurulmazsa büyük yıkımlara yol açacak bir iç savaş olasılığı belirdi bile.

Türkiye, bölgedeki bu sıcak savaşlara yalnızca sınır komşusu olmakla kalmıyor, aynı zamanda buralarda rol almaya, emperyalist paylaşım hesaplarına girip kendine pay almaya girişiyor, savaş örgütü NATO’nun ileri karakolluğunu yapmaya soyunuyor. Savaş coğrafyalarına bir biçimde dâhil olarak bir taraftan küresel dengede boyundan büyük işlere girişip kendisini ve bölge haklarını büyük bir çıkmaza doğru sürüklüyor. Geçmişte bu yollarla Suriye’de, Libya’da bataklığa saplanan iktidar güçleri, bugünlerde Afganistan üzerinde de benzer hesapları yapmakta beis görmüyor.

AKP-MHP koalisyonun ayakta kalmak ve faşist rejimi inşa edebilmek için elinde kalan neredeyse tek yol şiddet ve baskı. Dışarıda her türlü çıkar, kar girişimine yanaşan koalisyon içerde de halklara savaş açmaktan, ülkeyi giderek daha da alevlenen bir yangına sürüklemekten çekinmiyor. Onlarca yıldır, Kürt halkının demokratik ve barışçıl yollarla çözümü mümkün olan taleplerini hayata geçirmek yerine savaşı, çatışmayı şiddetlendiriyor. Bu talepleri hayata geçirmek bir yana, faşizmi kurumsallaştırma yolunda ırkçılığı, Kürt düşmanlığını ve mülteci düşmanlığını gün gün tırmandırıyor.

Bütün bu savaş hamleleri, elbette yoksullaşan, işsizlik ve açlıkla cebelleşen halkın cebinden sökülüp alınan vergilerle atılıyor. Halka çay fırlatan iktidar, konu savaş ve askeri bütçe olunca muslukları açıyor! Halk açlıktan ölürken, cumhurbaşkanı “Bir mermi kaç para biliyor musunuz?” diyebiliyor! Savaşa ayrılan ve giderek artan bütçe, eğitim, sağlık, barınma gibi bütçelerden kısılıyor.

Oysa bugün hem ülkemizde hem bölgede hem de dünyanın tamamında en acil ihtiyaç barıştır! Kapitalizmin, emperyalizmin varlığı insanlığa savaş ve yıkımdan başka bir şey sunmuyor. Bugün ihtiyacımız olan barış ve demokrasi ise ancak halkların mücadelesi ile kazanılacak.

Dünya genelinde barış emperyalist güçlerin “insafına” bırakılamaz, çünkü onların öyle bir derdi yok. Onların dünyanın mallarını yağmalamak ve kan dökmek dışında bir amaçları yok, olamaz da. Savaşların maliyeti emekçilerin bütçelerinden kısılarak finanse ediliyor. Emekçilerin ceplerine girmesi gereken paralar savaşlara aktarılıyor. Savaşlar zorunlu göçlere, tecavüzlere, kadınların alınıp satılmasına neden oluyor. Militarist erkek egemen söylemi yeniden üretiyor. Savaşlar erkek egemenliğini bu yolla güçlendiriyor. Savaşlar büyük doğal tahribatlara yol açıyor. Kullanılan kimyasal silahlar, savaşların neden oldukları yangınlar büyük doğal katliamlara neden oluyor. Yükseltilen milliyetçi söylemler, halkları zehirliyor, asıl düşmanın, sermaye sınıfının görünmesini engelliyor.

Halklar, kadınlar ve doğa üzerinde yarattığı bu büyük yıkımlar karşısında tek bir çıkış yolumuz var. Ezilenlerin savaş karşıtı cephesinde buluşmak, savaşa karşı halkların barışını savunmak. Egemenlerin doğrulttuğu silahlar halkların bağrında yaralar açmayacak artık; tüm coğrafyalarda başta işçi sınıfı olmak üzere halkın tüm kesimleri örgütlü mücadele ile barışı inşa edecek. Yaşasın halkların barışı.