İktidar Koalisyonunun Meşruiyet Krizi Derinleşiyor

İktidar koalisyonunun içinde bulunduğu krizler sarmalı her geçen gün çözülmesi daha güç düğümler bütününe dönüşüyor. 

Bu sorunların çözümsüzlüğünün en büyük sebebi ise kaynağının, iktidar koalisyonunun sermaye merkezli talan politikaları olması. Kapitalizmin yapısal krizi, devlet pastasından pay kapmaya çalışan iktidar mensupları arasındaki çatışmalar ve iktidar koalisyonu-sermaye işbirliği ile büyük bir hızla ilerletilen neoliberal politikalar durmadan yeni krizler üretmekte.

Krizlerin faturası halka ödetiliyor

Doğanın bütünüyle kapitalizmin talanına açılması sonucunda orman yangınları, pandemi, müsilaj gibi ekolojik krizleri art arda yaşamaktayız.

Çığ gibi büyüyen işsizlik, yeni emek rejimleri ile dayatılan çok düşük ücrete, esnek, güvencesiz çalışma koşulları, işçi sınıfında büyük öfke biriktiriyor.

Kadın düşmanı politikalarla kadınlara yönelik emek, beden sömürüsünün ve erkek şiddetinin önü tamamen açılıyor.

Vergi cumhuriyetine dönen ülkede en zaruri ihtiyaçlardan bile çok yüksek vergiler alınıyor. Bu vergiler ve dışarıdan alınan borçlar, iktidar mensuplarının lükslerine ve sermayeye akıtılıyor. Bu vergi düzeniyle, çok düşük ücrete uzun saatler boyunca çalışmak zorunda bırakılan veya işsiz kaldığı için herhangi bir düzenli gelirden yoksun olan milyonlar, bir avuç zengini beslemek için ellerinde kalan kuru ekmeklerini bile vermek zorunda bırakılıyorlar.

Sürekli niteliksizleştirilen eğitim sisteminde öğrencilere, kayıtsız şartsız biat etmeleri öğretilmek isteniyor.

Üniversitelerin çoğunun da içini boşaltarak basit birer tabelaya dönüştüren iktidar, yoksul bıraktığı öğrencileri öğrenimlerini tamamlamak için cemaat yurtlarına mecbur bırakıyor.

Sürekli yoksullaştırılan halk, başını sokacak bir ev bile bulamamakta.

Devlet küçülürken zor aygıtları büyüyor

İktidar koalisyonu, ele geçirdiği devlet aygıtını kapitalizmin güncel ihtiyaçları doğrultusunda dönüşüme uğrattı. Bu süreçte içine girdiği çoklu krizler ortamında durmadan batarken devlet üzerindeki kutsallık örtüsünü de yok etmekte.

19 yıldır iktidar koalisyonu eliyle gerçekleşen neoliberal politikaların devlet aygıtında yarattığı dönüşüm; son süreçte yaşanılan pandemi, yangın, sel gibi olağanüstü durumların hepsinde devletin tamamen etkisiz kalmasıyla sonuçlandı. Halkın uzun mücadelelerle elde ettiği ücretsiz sağlık ve eğitim gibi sosyal devlet politikaları da bu süreçte tasfiye edilmekte.

Devletin halkta rıza üretme mekanizmaları olarak da görebileceğimiz kriz çözme mekanizmaları ve sosyal politikalar tasfiye edilirken zor aygıtları ciddi şekilde genişletildi.

İktidar koalisyonu tüm bu politikalar sonucunda halk desteğini kaybetmekte. Bu durumun yarattığı hegemonya krizi iktidar koalisyonunu ciddi biçimde sıkıştırıyor. Halk nezdinde meşruiyetini kaybeden iktidar, binlerce polis ve bekçi alımıyla iktidarını korumaya çalışıyor. 

Diyanet eliyle dini araçsallaştırarak kaybettiği hegemonyayı yeniden sağlamaya çalışıyor. Diyanet, yoksul halktan kesilen vergilerden elde ettiği, milyarlarca liralık bütçesiyle toplumun her alanını dizayn etmeye soyunuyor, her konuda “fetvalar” veriyor. 

Halktan çaldığı zenginliklerin bir kısmını cemaatlere akıtan iktidar, yoksullaştırdığı halkı, cemaatlerin imkanlarına mecbur ederek içermeye çalışıyor.

Ancak iktidar koalisyonuna karşı halk güçlerinin öfkesi dindirilemiyor.

Restorasyon güçleri

Halk güçlerinin öfkesini soğurarak iktidara gelmeyi amaçlayan restorasyoncu partilerin de işi oldukça zor görünüyor. Restorasyoncu güçler, iktidar koalisyonunun kurumsallaştırmaya çalıştığı yeni rejimin sivri yönlerini törpüleyerek sermayenin mutlak iktidarını sürdürmeyi amaçladıklarını kullandıkları söylemler, yaptıkları ve yapmadıkları hamlelerle göstermekteler. 

İktidarda kim olursa olsun, sermayenin ön gördüğü vahşi sömürü düzeninin toplumsal rıza üretebilmesi de pek mümkün değil.

Halk güçlerinin direnişi sürmekte

Tüm baskı politikalarına rağmen; işçi sınıfı, kadınlar, gençler, işsizler, doğa savunucuları, Aleviler, Kürtler, yoksul Müslümanlar iktidar koalisyonuna karşı mücadele etmekte. 

Bu mücadelenin yaratacağı olasılıklar içinde; yepyeni bir geleceğin kapılarını açmak da restorasyoncu güçler tarafından sermayenin güncel ihtiyaçlarına uygun bir sürece içerilmek de mümkün.

Halkın tümüyle içine çekildiği bu krizler yumağı, ancak sermayeyi karşısına alabilecek demokratik bir cumhuriyetle çözülebilir.

Halk güçleri demokratik cumhuriyet temelinde mücadelelerini örgütlülüğe çevirdiği takdirde geleceğin kurucu öznesi olma potansiyelini elinde tutmaktadır.