TÖP Çocuk Hakları Meclisi: Çocukların Hakları Anayasal Güvenceye Alınsın!

Çocuklar için, çocuklarla birlikte…

Çocuklar da içinden geçtiğimiz tüm süreçlerden bizimle birlikte geçiyorlar. Ekonomik krizden salgına, işsizlikten yoksulluğa, afetlerden ekolojik krize hemen her şeyi, çocuklar da kendilerine özgü biçimde deneyimliyorlar. Hem de çoğunlukla, yetişkinlerden daha ağır biçimde!

Çocuklarla ilgili çarpık algılardan beslenerek oluşturulan politikalar, çocukların hayatlarını her geçen gün daha da zorlaştırıyor.

Geçen her yıl daha da kötü

Pandeminin ilk dönemleri boyunca çocuklara yaşatılan hak ihlalleri ve istismarlar devam ediyor, hatta katlanarak artıyor.

Doğrudan bir çocuk politikası yokmuş gibi görünen AKP-MHP iktidarının da çocuklara yaklaşımı da daha önceki dönemlerden farklı değil. Çocuğu ulusun, devletin malı olarak gören, onu nesneleştiren, geleceğe hapseden, kendi ideolojisi çerçevesinde yetişmesini sağlamaya çalışan bir çocuk algısı bu.

Türkiye, maalesef hiçbir dönemde çocuklar için yaşanabilir bir yer olmadı. Ancak son 20 yılı çocuk hakları konusundaki en kötü dönem olarak tariflesek yanlış olmaz. Bütün bu toplumsal, siyasal, ekonomik, ekolojik krizlerin ortasında çocukluklarını yaşamaya çalışan 26 milyon birey var ülkemizde.

Toplumun öznesi olarak görülmeyen, sorunları ötelenen, yetişkinlerin egemenliğinde oraya buraya sürüklenen, hakları ve yaşam alanları gasp edilen çocukların ülkesi burası.

Milyonlarca çocuk var ama hiçbiri fikirlerini ifade edip, kararları etkileyecek mekanizmalarda yer alamıyor. Çocuklar hala sadece belirli günlerde, göstermelik ve baskıcı biçimde bir yetişkin kurumunun koltuğuna oturtularak nesneleştirilmeye devam ediliyor.

Milyonlarca çocuk pandemi döneminde eğitimden uzaklaştı. Aç-kapa yöntemiyle eğitim uygulayan Bakanlık, eğitimden kopan çocuklar için hiçbir çalışma yapmadı. Bunca çocuk ya çalışmaya başladı ya da evlenmek zorunda kaldı. Derinleşen yoksulluk da bunu doğrudan etkiledi, etkiliyor.

Çocuklar, kamusal eğitimden uzaklaştırıldıkça tarikat yurtlarına itiliyorlar. Yoksullaşan, eğitimin masraflarını karşılayamayan aileler giderek daha fazla buralara yönelmek zorunda kalıyorlar. Bunun karşısında iktidar ise yalnızca sermayaye yarayan adımlar atıp, özel okullara teşvik yağdırıyor.

En az 2 milyon çocuk işçi, sermayenin iri dişlerinin arasında sömürülüyor. Son 8 yılda bu çocuklardan en az 600’ü hayatını kaybetti. Evet, bu ülkede çocuklar, en ucuza ve güvencesiz çalıştırılırken ölüyor!

Kürt illerindeki savaş politikaları çocukları öldürüyor. Her yıl bu illerde sayısız çocuk zırhlı araç çarpması ya da mayın patlaması gibi sebeplerle öldürülüyor.

Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin imzacılarından. Ama ülkenin sözleşmeler konusundaki genel yaklaşımı İstanbul Sözleşmesi’ne bakışından anlaşılabilir! ÇHS de uygulanmıyor, cinsel yönelim, kültür ve anadili hakkındaki çekinceleri kaldırmıyor. Türkiye, çocuk hakları konusundaki en temel, kapsamlı belge olan ÇHS’yi uygulayıp geliştirmediği gibi, doğrudan çocukların zararına olan yasaları dahi geçirmeye çalışıyor. Çünkü devlet, sermeye, AKP-MHP iktidarı, hepsi, var olan çocuk algısı ve politikaları üzerinden çıkar elde ediyorlar.

İhlal ya da istismara maruz bırakılan çocuklar yetişkin, erkek ve egemen mahkemelerce yargılanıyorlar. Buralardan çıkan sonuç da şaşırtmıyor: 7 yaşında çocuklar kendi ölümlerinden sorumlu tutuluyor, çikolata yerken ölen çocuk suçlanıyor, patlayıcı maddeye basarak ölen çocuğun terörist olduğu söylenerek suçun üstü örtülüyor, işkenceye maruz kalırken kaçamayan çocuğun orada isteyerek kaldığı söyleniyor… Çocuklarla ilgili davalarda, ÇHS’nin dört temel ilkesinden olan “üstün yararın gözetilmesi” maddesi asla işletilmiyor. Yargılama süreçleri yetişkinlerin, varlıklıların, iktidara yakın olanların, güç sahiplerinin lehine işliyor.

Çekinceler kalkmalı, Sözleşme anayasal güvenceye alınmalı

Çocuklar, şimdiki zamanın, bugünün, bu toplumun özneleri. Onlarla ortak yaşamı kurmak, sorunları karşısında çözümler üretip önlemler almak için hemen şimdi harekete geçmeye ihtiyacımız var.

Bugün kurulmaya çalışılan faşizmin saldırıları karşısında canla başla direnen halk güçlerinin bir parçası da çocuk hakları hareketidir ve diğer tüm mücadele dinamikleriyle etkileşim halindedir, olmalıdır. Şimdikinin tam tersi, bütünlüklü, çocuk odaklı, çocuğun yararını gözeten ve onun katılımı ile oluşturulan bir çocuk politikası, en temel ihtiyacımız.

Çocukların eşit, adil, barış içinde ve demokratik bir çocukluk geçirebilmeleri, onların tüm haklarını anayasal güvenceye alan Demokratik Cumhuriyet’te mümkün.

Çocuk Hakları Meclisi olarak, çocuklar için ve çocuklarla birlikte olan mücadelemizi sürdürüyor, 20 Kasım Çocuk Hakları Günü vesilesiyle, alanda mücadele etmek isteyen herkesi meclisimizde gönüllü olmaya davet ediyoruz.