Irkçılığa Karşı Halkların Dayanışmasını Büyütelim!

6 Şubat depremleri ülkemizi göçük altında bıraktı.Halkımız depremin ilk saatlerinden itibaren, muazzam bir el birliği ve dayanışma ile kendi gücünü ortaya koyarak, başta egemenler olmak üzere ırkçıların ve faşistlerin korkulu rüyası oldu.Halkın kendi özgücüne dayanan büyük bir toplumsal dayanışma seferberliği ile teyakkuza geçmesi tüm egemenleri paniğe sürüklemiş durumda.Halka Karşı İşlediğiniz Suç Defteriniz Kabarıyor!Günler süren sessizliğin ardından, iktidar güçleri ağzını açtığı ilk andan itibaren, tehdit, küfür ve şiddet söylemleriyle acziyetini örtmeye çabalıyor.Sadece iktidar mensupları değil, tüm egemen güçler karşı karşıya kaldığımız felaketi kendileri için adeta fırsat bilerek sahneye çıkıyor.Bu büyük felaketin içinden, ülkeyi kaosa sürükleyecek başka felaketler çıkarmaya soyunuyorlar. Devlet içi fraksiyonların çatışmasının bir ürünü olarak ortaya dökülen ırkçı ve faşist güruhlar, göçmen ve mültecileri hedef göstererek, halkı birbirine kırdıracak türlü ithamlarla provokasyon yaratmaya girişmiş vaziyette.İktidarın savaş ve işgal odaklı Ortadoğu politikaları yüzünden göç etmek zorunda kalan, yine aynı iktidar tarafından Avrupa’dan para sızdırmak için koz olarak kullanılan mülteciler, deprem sonrasında da neredeyse hiçbir yardıma ulaşamadılar. Keza depremden Türkiye kadar etkilenen Suriye halkı da ABD’nin baskısı nedeniyle uluslararası yardımdan mahrum bırakılmış durumda.Böylesi bir ortamda mültecilerin ve depremzedelerin en temel ihtiyaçlarını karşılamak için zincir marketlerden kamulaştırma yapmaları meşru ve doğal bir hak iken ırkçı ve faşist güruha göre linç ve ‘vur emriyle’ cevap verilmesi gereken bir ‘suç’. İktidar ise OHAL ilan ederek bu güruhun linç ve ‘vur emri’ çağrısına destek vererek halka karşı işlediği suç defterini kabartıyor.Siyasi kurumlardan ana akım medya organlarına kadar adeta tetikçilik yapılarak, Suriyeliler ‘yağmacı’, ‘hırsız’, ‘ırz düşmanı’ söylemleriyle mülteciler ‘güvenlik sorunu’ ilan ediliyor. Bilinçli bir provokasyon zemini hazırlanıyor. Siyasal iktidar, kendi bekası için deprem bölgelerini ‘güvenlikleştirmek’ çabasıyla OHAL silahını kullanırken, bir yandan da yangına benzin döken söylemlerle büyük bir ırkçı nefret kampanyası yürütülüyor.Provokasyonlara Geçit Vermeyeceğiz!Peki, gerçek yağma nedir?Deprem vergilerinin nereye gittiği hala büyük bir soru işareti iken, iktidarın uzantısı olan müteahhit şirketlerin ülkemizi enkaza çeviren beton yapılanmasının neye mal olduğu gözler önüne serilmişken esas ‘yağma’ ve ‘hırsızlık’ nedir hep birlikte düşünelim.6 Şubat depremlerinden hemen birkaç saat sonra açılan borsada çimento ve beton şirketlerinin tavan işlem görmesi, büyük şirket ve firmaların temel ihtiyaç ürünlerinde fahiş fiyat artışı uygulaması, mevcut sermaye düzeninin felaketi fırsata çeviren yağmasıdır.Peki, deprem bölgelerinde yağmacılık yapılmıyor mu? Evet, ne yazık ki yapılıyor ve bu ağır suçtur. Bunlar örgütlü, arabalı ve silahlı çetelerdir; elbette bu kişiler saptanmalı ve hukuk çerçevesinde cezalandırılmalıdır.Dünyada yaşanan her büyük depremden sonra olduğu gibi yaşanan kaos ortamından faydalanmak isteyen onursuzlar ne yazık ki ülkemizde de türemişlerdir.Hatta şimdiden uyaralım, aynı kaos ortamı cinayet ve tecavüzleri de kışkırtmaktadır ve derhal önlem alınmalıdır.O yüzden, halkın el koymasıyla hırsız çeteleri arasına kalın bir çizgi çekmek zorundayız. Fırsatçılık ve hırsızlık bu düzenin yarattığı bir karakter ve de evet ne yazık ki varlar. Biliyoruz, sahte siteler açıp yardım toplama şeklinde de vurgunculuk yapanlar var. Afet vurgunculuğuna karşı mücadelemizi de aynı anda yükselteceğiz.Bir kez daha uyarıyoruz:Halka karşı suç işlemeyi bırakın. Provokasyonları aklınızdan bile geçirmeyin.Kararlıyız:Irkçılığa karşı halkların dayanışmasını büyüteceğiz.