Egemenlerin savaşı yoksulların karnını doyurmaz! Sömürüye karşı barışı kazanmaya mecburuz!

1 Eylül yine namluların gölgesinde barışa olan özlemimizi ifade ettiğimiz bir gün olarak kutlanıyor. Yaşadığımız coğrafyayı da saran savaş sarmalı, kapitalizmin krizi derinleştikçe genişliyor. Emperyalist hegemonya mücadelesi büyük bir hızla dünyanın her tarafına savaş rüzgarlarını taşıyor.

Ukrayna’daki savaşın yankıları Afrika kıtasına kadar yayılıyor. Sıcak çatışma görüntüleri hayatın normalleri arasına girdi. AB-ABD ve Rusya-Çin, pazar savaşlarını dünyanın farklı yerlerine yaymakta kararlı. Afrika’da Batı karşıtı  darbeler ve bu darbelere karşı Batı’nın tutumu kıtada savaş olasılığını güçlendiriyor. Bir savaş örgütü olan NATO yeni üye ülkelerle genişlemeye devam ediyor. Örgütün büyümesi savaş ihtimallerini de büyütüyor.

Küresel güçlerin yarattığı çatışma ortamı ile beraber bölgesel savaşlar da körükleniyor. Irak’ta, Suriye’de AKP-MHP koalisyonunun yürüttüğü savaşın şiddetlenmesi, beraberinde asker ve sivil ölümleri de artırıyor. Çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ilk elden Irak’ta savaşı derinleştirecek yeni hamleler peşinde. Bölgede barış, iktidarın gündeminde değil.

Savaş, kendi ekonomisiyle birlikte büyüyor. Kriz ölüm tacirleri için yepyeni fırsatlar taşıyor. Kan dökmek günün en kârlı endüstrilerinden bir tanesi haline geldi. Ülke ekonomisinin “çağ atladığı” sektörlerin başında savunma sanayi sayılıyor. Savunma sanayi ihracatı ülkenin önemli kalemlerinden bir tanesi. Savaş için yapılan üretim, iktidarın seçim propaganda malzemelerinin başında geliyor.  Yiyecek ekmek bulamayanların İHA ile övünmeleri isteniyor. Büyüyen askeri ekonominin yarattığı değer ondan daha hızlı büyüyen açlar ordusunun gırtlağına girmiyor.

Dünyanın kaderini belirlemeye soyunan özel paralı orduların varlığı artık savaş ekonomisinin bir kalemi olarak sıradan bir durum. Daha çok para verenin safına geçmesi muhtemel bu güçlerin, savaşın dengesini değiştiren ticaretlerini herkes bir Hollywood filmini izler gibi izliyor. “İhanete” karşı alınan intikam ise kimseyi şaşırtmıyor. 

Savaşın sonu egemenler için dönüyor dolaşıyor paraya çıkıyor. 

AKP-MHP iktidarı savaştan beslenen, savaşı her alana yayarak faşizmi kurumsallaştırmaya çalışan, kendi halkına düşman hukuku işleten bir iktidar. Ormanlardan çocuklara, emekten kadınlara, mültecilerden Kürtlere herkes kendi üzerinde bu milliyetçi-İslamcı-ırkçı iktidarın namlusunun gölgesini görüyor. 

Yürütülen bu savaşın ve içinde bulunulan tüm krizlerin sonuçları halkın sırtına yükleniyor. Yasaların rafa kalktığı, kuralsızlığın hüküm sürdüğü ülkede karanlık güçlerin cirit atması meşrulaştırılmaya çalışılıyor. İktidar, krizin finansmanını, sırtını uluslararası mafyaya yaslayarak karşılamayı düşünüyor. Bununla beraber gelen kaotik ortam ülkede varlığını sürdüren şiddet ve terör düzenini derinleştiriyor. Bireysel silahlanmanın ve çeteleşmenin hızı baş döndürüyor. Son sürat toplumsal çürümeye doğru gidiyoruz.

Dünyada hüküm süren gasp ve tahrip düzeni ülkede de karşılığını buluyor. Düşman toprağını fetheder gibi silahlı ordularla Akbelen, Dikmece gasp ediliyor. Cudi, ordu tarafından tahrip ediliyor. AKP-MHP koalisyonu küresel güçler gibi sermaye için savaşıyor. 

Savaş bu iktidarın yegane varlık sebebidir.

Gittikçe yoksullaşan halka savaştan başka verecekleri hiçbir şey yok.

Egemenlerin savaşı yoksulların karnını doyurmuyor.

Onlar kendi ceplerine bakarken savaşın tek kaybedeni yoksul halklar oluyor.

Silahlanmayı bitirmek, savaşsız, sömürüsüz, şiddetten uzak, bütün canlıların doğayla uyum içinde yaşayabileceği bir dünya için barış mücadelesini yükseltmeye ve barışı kazanmaya mecburuz.

Egemenlerin savaşına karşı

Yaşasın halkların barış mücadelesi