Çocuk

Yüzünüzü Çocuklara Dönün:
Çocukların Hakları Var

“Çocuk”la ilgili konuşmak başka, “çocukluk”la ilgili konuşmak başka bir şeydir. Çocuk, somut bir varlık olarak karşımızda dururken, çocukluk her dönemde değişiklik göstererek bugüne gelen toplumsal bir kurgudur. Ve genellikle çocukların kendileri üzerine değil çocukluk üzerine konuşulur. Çocuk terimi sadece kronolojik bir ifade değil, doğrudan iktidarla ilgilidir. Ve çocukluk algısı oldukça tutarsız ve keyfidir.

Çocuklar, toplumlara, ekonomik yapılara, coğrafyalara, kültür ve dinlere göre farklı kategorilere yerleşir. Çocukluk da bu koşullara göre değişiklik gösterir. Çağlar boyunca çocuklara yönelik algı sürekli değişmiştir. Genel olarak bireyin çocukluğu okul ile birlikte başlamış kabul edilir. Okulların varlığı ile çocukluk bir kategori olarak belirginleşmiştir.

Feodalizmden kapitalizme geçiş dönemiyle birlikte şekillenen ve yeni ekonomik ve toplumsal yapıya uygun bir biçim almaya başlayan çocukluk, artık yetişkinlerden ayrılmış, onların dünyasından koparılmış olur. Çocuk, eğitilmesi ama aynı zamanda korunup kollanması gereken bir varlığa dönüşür. Bu durum elbette ki sınıfsal farklılıklar gösterir. Kapitalizm gelişirken özellikle işçi sınıfı ailelerinin çocuklarının emek gücünden fazlasıyla yararlanmış, çocukların emeğini sömürmüştür. Ancak makineleşme ve kapitalizmin gelişimi ilerledikçe kadınlar gibi çocuklar da üretim alanının dışına itilmeye başlanmış ve tam da bu yeni üretim biçiminin ihtiyacını karşılamak, nitelikli iş gücü oluşturmak için çocuklar okula gönderilmeye başlanmıştır.

Çocukluk koşulları, çocukluğun yaş sınırı, ailenin ait olduğu sınıfa göre belirlenir. Varlıklı ailelerin çocukları uzun süre çocuk kalabiliyorken; işçi sınıfı çocukları erken yaşlarda çocukluktan çıkıp, çalışmaya başlar. Çocuklar da sınıflı toplumun ürettiği eşitsizlikleri ve yaşam biçimini aileleriyle birlikte paylaşırlar. Diğer bütün toplumsal gruplar gibi çocuklar da sistemden etkilenir, aynı zamanda onu etkilerler.

“Bütün çocukların eşit olduğu” çünkü çocuk oldukları söylemi, liberal, romantik bir kurmacadan ibarettir. Bütün çocuklar aynı şartların içerisine doğup büyümezler. Tüm insanların, yaşamın çocukluk evresinden geçmiş olması, çocukluğu, eşit bir kategori yapmaz. 

Öyleyse, bugün çocukların yaşadığı sorunları, işçilik, cinsiyetçilik, istismar, eğitim, anadil, sağlık haklarında ihlal vb., toplumsal sistemden bağımsız olarak düşünemeyiz. 

Çarpık Çocuk Algısı

Hâkim olan çocuk algısı, onların “pasif, yönlendirilmesi gereken, cahil, masum” alıcılar olduğu yönündedir. Kişi olarak kabul edilmez, yetişkinlere yapışık canlılar olarak ele alınırlar. Toplumsal yaşamın içinde sadece nüfus olarak bile oldukça büyük bir alanı kaplayan çocuklar birey olarak görülmezler. Onlar, geleceğin anneleri, babaları, işçi ya da patronları olarak yetiştirilirler. 

Çocuklar, toplumda iktidara katılamayan, yönetimlerde söz sahibi olamayan, oy kullanamayan; kendi yaşam şartları ve geleceği ile ilgili söz hakkı taşımayan; koşullarına müdahale edemeyen ve bu nedenle ailenin ve devletin “malı” sayılan varlıklardır. Özne değil nesnedirler.

Ancak aynı çocuklar, öznesi olmadıkları toplumun bütün koşullarını paylaşırlar. Çocukların, yaşamdan ve haklardan aldıkları payı; ailelerinin aldıkları pay belirler. 

Diğer taraftan da çocuklar, “gelecek nesil” söylemi içerisine sıkıştırılır ve bütün bir toplumun sorumluluğunu yüklenmeye zorlanarak şekillendirilirler. Çocuklar, sınavları gelecekleri için geçmelidir, okula gelecekleri için gitmelidir, o oyunları gelecekleri için bırakmalıdır, o kursa gelecekleri için gitmelidir…

Aynı çocuklar, en çok ulus devletlerin yapısını güçlendirmek için araçsallaştırılırlar. Ulusal bayramlarda şiirler, marşlar ezberletilir; askeri yürüyüşlere katılmaları, mensubu oldukları millete yönelik güzel sözler etmeleri sağlanır.

Bu çarpık çocuk algısı öylesine yerleşmiştir ki, bilinçli bir yönelim olmadığı sürece değiştirilmesi çok zordur. Sistemin rendesinden geçmiş güdük bilinçlerimiz her daim çocuğu kalıba sokma, ona müdahalede bulunma refleksini, yönelimini taşır.

Yüzümüzü Çocuklara Dönmek

Doğası gereği çocuk yetişkin ilişkisi asimetriktir. Dolayısıyla, çocuğun çocuk olma durumunu dengelemek ve onun bir birey olarak toplumda var olmasını sağlamak için bilinçli bir tutum gerekmektedir.

Çarpık çocuk algısı, yetişkin ve çocuk arasında bulunan mesafeyi giderek derinleştirir. Çocuk odaklı, çocuğu ve onun “şimdi”sini merkeze almayan hiçbir yaklaşım bu mesafeyi azaltmaz; çocuğa şekil vermekten öteye gidemez.

Elbette, çocuğa “öğretmek”, çocuğu korumak yetişkinlerin sorumluluğundadır. Ve doğal olarak, bizim bilincimiz ve yöntemlerimiz de tarafsız değildir. Ancak çocuğu birey olarak görüp onun için sadece ön açıcı olmak başka; onun adına ve onun için her şeyi yapmak ve onu kendimize bağlı “yetiştirmek” başkadır. 

Merkeze çocuğu yerleştirdiğimizde, ondan öğrenmeye başlar, onun kendine ait bir bakış açısı ve yorumlama kabiliyeti olduğunu fark eder; onu “cahil” olarak değil, yaşamda bir yeri ve etkisi olan, yaratma ve öğrenme kapasitesi sınırsız bir özne olarak görmeye başlarız. Çocukluk dönemini, kendini gerçekleştirmesi yönünde önemli bir zaman dilimi olarak ele alır ve onun yararına olanaklar sağlarız.

Neden Bir Çocuk Politikası?

Kapitalizm, insanlığı sistemle bütünleştirmek için, toplumun bütün damarlarına nüfuz eder. Oralara yerleşir ve kendi varlığının devamı için ihtiyacı olan toplumu her an yeniden üretir. Bu döngüde çocuklara özel olarak yönelir. Çünkü onlar, hem daha “korumasız ve şekillendirilmeye uygun” hem de etkilenmeye açıktırlar.

Eğitim sistemi, egemenlerin elindeki en büyük ideolojik aygıttır. Çocukları, on yıllarca, kendi öğretileri, yaşam biçimi, gereksindiği yetenek ve niteliklere göre donatır. Fikirlerini şekle sokup yaratıcılıklarını kendi kanallarında eritir. Bir çocuğun hangi okulda kimlerle okuyacağından ne giyeceğine, ne yiyeceğinden hangi sosyal aktiviteleri yapabileceğine kadar her şeyi biçimlendirir. Sistem, çocuk üzerindeki politikalarının çok yönlülüğü ve derinliği ile istediği gelecek nesli yaratmaya çalışır.

İşte tam da bu sebeple, sistemin devamı odaklı, eleştirel, yaratıcı ve özgürleştirici olmayan, yetişkin bakışına sahip; biçimlendirici çocuk politikasının karşısında duracak bir çocuk politikasına ihtiyacımız var. Egemen ideoloji karşısındaki mücadelemizin önemli bir boyutu da çocuklar olmalıdır.

Ülkemizde çocuklar, yalnızca istismarları ya da değişen eğitim sistemleri gündeme geldiğinde; refleksif ve yüzeysel olarak konuşuluyor. 23 Nisan’da temsili bir koltuk bırakma görüntüsü dışında çocuğun esamesinin okunmadığı ülkemizde çocuklar toplumun nüfus bakımından büyük bir bölümünü oluşturuyor.

Oysa bugün, “başka bir dünya mümkün” tahayyülünü zihinlerinde taşıyan ve bunun için mücadele eden tüm toplumsal yapıların çocukların yararına, bütüncül bir dönüşümün peşine düşmesi gerekiyor.

Bunu yaparken çocuğu “gelecek günlerin” kalıplarına hapsederek değil; şimdinin öznesi olarak görmeliyiz. Çünkü çocuk, salt gelecekle ilgili değildir. Biz onda bir tek geleceği görürüz. Ama çocuk, şimdidedir. Onlar şimdinin bireyleri olmalı ve bugün de yarın da haklarına erişebilmelidirler.

Çocuk politikası (eğitim, sağlık, sanat, dil, edebiyat…) ihtiyacı, bugünün toplumsal mücadelesinde önemli bir açıktır. Ve inşasına şimdiden giriştiğimiz zaman, var olanı eleştirmekle kalmayıp yeniyi denediğimiz, eskinin içinde nüvelerini yeşerttiğimiz ölçüde kendini var edecektir.

Bu politika, “daha acil sorunlar” nedeniyle geriye itilemez ya da “olsa güzel olur ama bu toplumda zor” yaklaşımının hâkimiyetine bırakılamaz. Zira çocuklar da bizimle birlikte eziliyor, yoksullaşıyor, ihmal ve istismara maruz bırakılıyor; savaşta ölüyor, yaralanıyor, mülteci olarak yollara düşüyor; işçileşiyorlar.

Bütün bu sorunlar ışığında, çocuklarla ilgili partimiz sorumluluğunun farkındadır. Göz ardı edilip ötelenen bu sorunun, toplumun temel sorunlarından olduğunu ve acil çözümler üretilmesi gerektiğini görür ve demokratik bir toplum yolundaki mücadelesinde çocuklara yönelik bütünlüklü politikaları da işletir. 

Toplumsal Özgürlük Partisi;

– Çarpık çocuk algısına karşı, çocuğu, hakları olan bir birey olarak görür ve çocuk odaklı bir düşünme, politika üretme biçimini benimser.

– Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bütün maddelerini “çekincesiz” savunur ve uygulanmaları için mücadele eder. Bu noktada çocukların da ailelerinin ait olduğu ekonomik sınıfa göre farklı biçimlerde ezildiklerini görür ama aynı zamanda bütün çocukların, çocuk olmaktan kaynaklı ortak ezilme biçimlerine maruz bırakıldığını da bilir, tüm çocukların hakları için söz ve politika üretir.

– Mahalle ve yerel yönetimlerde, çocukların özne olduğu, yetişkin yönetim ve hiyerarşisinden bağımsız çocuk meclislerini savunur. Çocuk katılımını önemser, tüm mekanizmalarında çocuğun bu hakkını gözetir. Nasıl ki yetişkinler demokrasiyi içinde yaşayarak öğreniyorsa çocuklar için de bu geçerlidir. Onlar da demokrasiyi içerisinde yer aldıkları mekanizmalar aracılığıyla, söz söyledikleri ölçüde kavrayıp içselleştirirler. 

– Kentlere sıkışmış çocukları hak ihlallerinde ayrıca ele alır. Kentleri çocuk dostu yaşam alanlarına çevirmek, çocukların oyun hakkını kullanabilecekleri park ve yeşil alanların artırılmasını, bu alanların bütün çocukların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, ekolojik malzemelerle ve güvenli- yerleşim yerine yakın yerlerde yapılmasını savunur.

– Çocuk odaklı bir medyanın mümkün olduğunu ve bunun çocukların hakkı olduğunu kabul eder. Çocukların, gelişimlerine uygun bir dil ve içerikle haber almalarına katkı sunar.

– Çocuk cezaevlerinin kapatılmasını, çocukların güvenli yerlere kavuşturulmasını savunur. Mülteci kamplarındaki çocuklar için de aileleriyle birlikte, çocuklara uygun alanlara yerleştirilmelerini savunur.

– Çocuk işçiliğinin yasaklanması için mücadele eder. Çocuklar, emek sömürüsünün içerisinde ucuz işçi olarak çalıştırılmakta ve buralarda birçok hak ihlaline uğramaktadır. Partimiz, çocukların çalıştırılmasının engellenmesini ve ihtiyacı olan aile ve çocuklara gerekli desteklerin sağlanmasını savunur.

– Eğitimdeki nitelik konusunda sınıfsal bir uçurum vardır. Partimiz bunun karşısında bütün çocukların eşit, parasız, anadilinde, bilimsel ve laik eğitim hakkını savunur. Kız çocuklarının okullaşma oranının yükseltilmesi için ayrıca çalışmalar yapar.

– Kentlerin emekçi mahallerinde, alternatif yaz okulları düzenler. Bu okullarda çocukların katılımını ve fikirlerini önemser; yaratıcılıklarının gelişmesine, eleştirel düşünmeye katkı sunan içerikler hazırlar. 

– Toplumsal Özgürlük Partisi, çocuğun haklarının çocuğa teslim edilmesi yolunda bütünlüklü bir mücadeleyi savunur, bunun için çalışmalar yapar.